Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eşitçilik: Doğaya Karşı İsyan

Murray N. Rothbard

Eşitçilik: Doğaya Karşı İsyan Sözleri ve Alıntıları

Eşitçilik: Doğaya Karşı İsyan sözleri ve alıntılarını, Eşitçilik: Doğaya Karşı İsyan kitap alıntılarını, Eşitçilik: Doğaya Karşı İsyan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Savaş ile, devlet gerçekten kendi­sini gerçekleştirir: kudret, saygı, onur, ve, ekonomi ve toplum üzerinde mutlak hakimiyetinin pekişmesi. Toplum, sözde düşmanlarını öldürmeyi isteyerek, resmi savaş mücadelesine muhaliflerin kökünü kazıyarak ve onları sindirerek, sözde kamu çıkarı için gönül rahatlığıyla doğruya ihanet ederek, bir sürü haline gelir.
Sayfa 87
NE DUSUNDUGUNUZU OGRENMELIYIM ACILEN!!!
Son zamanlarda keşfedilen bir başka "bastırılmış sınıf" da kadınlar olup, siyasi temsilcilerin her zaman yarıdan fazlasının erkekler olması gerçeği de kadınların bastırılmış olmasının açık bir kanıtı olarak kabul edilmektedir. Siyasi kongrelerin delegeleri partinin aktif üyeleri arasından seçildikleri ve de, kadınlar siyasi alanda
sayfa 7-8, liberte yayınları
Reklam
Halkı devletin iradesine bağlamanın başka bir güvenli ve samimi yöntemi de, insanlara suçluluk duygusu aşılamaktır. Özel refahtaki her artış "vicdansız açgözlü­lük," "maddecilik" veya "aşırı servet'' olarak; kar elde etmek "sömürü," veya "tefe­cilik" olarak; karşılıklı yarar getiren mübadele ise "bencillik" olarak lanetlenebilir; böylelikle özel sektörden "kamu sektörü"ne daha fazla kaynak aktarılması sağlan­mış olur. Suçluluk aşılama insanları tam da bunu yapmaya daha hazır hale getirir. Çünkü, tek tek kişiler "bencil tamah"a teslim olurken, devleti yönetenlerin müba­dele yöntemini kullanmamaları onların daha yüksek ve asil davalara adandıkları­nın işareti olarak görülür; başka bir deyişle, asalak yağmacılık, barışçı ve üretken çalışmaya göre ahlaki ve estetik olarak yüce bir haslet haline gelir.
Sayfa 45
Biyolojik gerçekliğe karşı eşitlikçi isyan, önemli olmakla birlikte, aslında daha derin bir isyanın yalnızca bir altkümesidir: bizzat gerçekliğin ontolojik yapısına karşı; "doğanın düzeninin ta kendisine" karşı; aynı şekilde, evrene karşı isyan.
Sayfa 12 - liberte yayınları
Bu saçma ideal-insanın "her şeyi yapabilmesi"-ancak şu şartlarda olabilir: (a) herkes her bir şeyi çok berbat yapar, veya (b) yapacak sadece çok az şey vardır, ya da ( c) herkes mucizevi bir şekilde bir süpermene dönüşmüştür.
Sayfa 177
İlkel kabile insanı veya rençberin, kendi varlığını sürdürebilmek için çok sayıda farklı bir dizi işle uğraşmak zorunda olduğundan, herhangi bir özel ilgisinin sonuna kadar peşinden gitmeye ne zamanı vardır, ne de kaynağı. En iyi olduğu veya en çok ilgisini çeken şeyi geliştirmek için uzmanlaşmaya fır­satı yoktur. İki yüzyıl önce, Adam Smith işbölümünü geliştirmenin herhangi bir ekonomiyi en ilkel geçimlik düzeyi üzerine çıkarmanın anahtarı olduğuna işaret etmiştir. Hangi türden olursa olsun, gelişmiş ekonominin bir gerek koşulu olarak, işbölümü aynı zamanda herhangi bir medeni toplumun gelişebilmesinin de ön koşuludur.
Sayfa 170
Reklam
Eski neslin politikası, dünyaya ayak uydurdukça nahoş şeyleri olabildiğince saklamak, veya sesini çıkarmamak ve sanki onlar yokmuş gibi davranmaktır. Ama bu arada yaralar aynen kanamaya devam eder. Gençlik güçlü bir antiseptiktir... İskeletlerin gizli dolaplardan çıkarılıp ille de açıklanmasını ister. Yaşlı kuşağın gençliğe neden güvenmeyip ondan çekindiği bir sır değildir. Gençlik onun patikasında öç alıcı bir Nemesis'tir.
Sayfa 36
Mevcut inanışın aksine, Marx'ın şimdilerde popüler "yabancılaşma" kavramının psikolojik anlamda ayrı düşmek veya hoşnutsuzlukla pek ilgisi yoktur. Kavramın esası bireyin emeğinin ürününe yabancı olmasıdır. Bir işçi, örneğin, bir çelik fabrikasında çalışmaktadır. Açıktır ki, ürettiği çeliğin ya çok azını bizzat kendisi kullanacak veya hiç kullanmayacaktır; ürettiği şeyin değerini bir para-mal şeklinde kazanmakta, bu parayı da başka insan­ların ürünleri arasından neyi seçerse onlara gayet memnun şekilde harcamaktadır. Böylelikle, A çelik üretmektedir, B yumurta, C ayakkabı, vs., sonra da her biri paranın kullanımı aracılığıyla başkalarının ürünleriyle elindekini mübadele etmek­tedir. Marx'a göre piyasanın ve işbölümünün bu olgusu çok kötü bir şeydir, çünkü bu hiç kimsenin bizzat kendi ürününü tüketmemesi demektir. Böylece çelik işçisi kendi çeliğine "yabancılaşmaktadır," ayakkabıcı kendi ürettiği ayakkabıya, vs. Bu "sorun"a verilecek uygun repki, bana öyle geliyor ki, şudur: Ee, ne olmuş yani? Bu tür bir yabancılaşma birilerinin niye umurunda olsun ki? Eminim ki çiftçi, ayakkabıcı ve çelik işçisi ürettiğini satıp arzu ettiği şey her neyse onunla mübadele etmekten gayet memnundur. Onları bu yabancılaşmadan mahrum bı­rakırsanız son derece mutsuz, ayrıca açlıktan da ölüyor olacaklardır.
Sayfa 174
Reichel-Dolmatofflar aynı zamanda şunu da kaydetmektedirler: Aritama'da grubun bir üyesi şayet yoldaşlarından daha hızlı veya daha iyi çalışacak olursa, iş yaptığı yer ertesi gün o gelmeden çarpı işaretiyle işaretlenir, kendisini kıska­nan meslektaşları o becerikli işçiyi yavaşlatıp yorgun düşürmesi için Tanrıya dua ederler. Nihayet, Watson ve Samora, güney Colorado'da bir dağ köyünün alt-sınıftan İspanyolca konuşan sakinlerinin, üst-sınıf İngilizce konuşanlar seviyesine yük­selememesinin başlıca sebebinin, İspanyolca konuşan grubun, aralarından ileri giden herkese karşı besledikleri dehşet kıskançlık olduğunu tespit etmişlerdir. İşini ileri götüren herkes "Anglo'lara kendini satmış," "halkının sırtına çıkmış" bir kişi olarak değerlendirilmektedir.
Sayfa 187 - James B. Watson and Julian Samora, "Subordinate Leadership in a Bicultural Com­munity"
O halde yaşamanın sırrı, bu güzel gençlik ruhunun hiç kaybedilmemesidir. Gençliğin sarsıntılarından bu güzel sağanak fışkırmalıdır-cüret eden ve ya­pan, aklı başında, sağlam, agresif bir ruh. Esnek, büyüyen bir ruh olmalıdır bu, yeni fikirlere açık, tecrübeye susamış. İnsanın reaksiyonlarını sıcak ve isabetli tutmanın yolu, ilelebet genç kalmanın sırrını keşfetmektir; ilelebet gençlik, kurtuluştur.
Sayfa 36
Reklam
"İktisadi bilgi bütünü insan uygarlığının yapısı içinde hayati bir unsurdur; mo­dern sanayileşmenin ve geçen yüzyılın bütün ahlaki, entelektüel, teknolojik ve tıbbi başarılarının üzerine bina edildiği temel budur. Bu bilginin kendisine bahşettiği zengin hazineden uygun şekilde yararlanmak, veya yararlanmadan onu bir kenara bırakmak, insanlara kalmıştır. Ancak ondan en iyi şekilde ya­rarlanmayı beceremez, öğretilerini ve uyarılarını göz ardı ederlerse, iktisadı yürürlükten kaldırmış olmayacaklar; toplumu ve insan soyunu ayakları altın­da ezip yok edeceklerdir."
Sayfa 161 - Mises, Human Action, s 881
İnsanoğlu, gönüllü ve karşılıklı mübadele yoluyla üretkenliğin, ve böylelikle mübadeleye katılan herkesin hayat standardının müthiş derecede yükselebileceğini keşfetmiştir. Do­layısıyla, insanın varlığını sürdürebilmesinin ve zenginliğe kavuşmasının yegane "doğal" yolu, aklını ve üretim-ve-mübadele sürecine girmek üzere, enerjisini kullanmasıdır.
Sayfa 39
cevap hayır. aksini iddia eden kosesinde aglasin
eşitlik şimdi sahip olduğu sorgulanmayan etik ideal statüsüne sahip olmalı mı?
Sayfa 3 - liberte yayınları
Hepimizde doğuştan var olduğu anlaşılan özgürlük tutkumuz, tam da eşitsizliklerimize dayanmıyor mu? Şayet doğuşta hepimiz aynı potansiyel tadlara sahip olsaydık ... birey olarak arzu ettiğimiz şekilde onların peşinden gitmek gibi bir derdimiz olur muydu? ... Özgürlük düşüncesinin doğrudan doğruya söz konusu insani çeşitlilikten kaynaklandığı açıkça anlaşılmaktadır. Eğer hepimiz aynı olsaydık özgürlük talebinde bulunmak için bir sebep olmazdı; "kendi hayatımı yaşamak" boş, anlamsız bir ifade olurdu.
Roger J. Williams, Free and Unequal: The Biological Basis of lndividual Liberty
Birçok entelektüel, piyasayı "hakkaniyetsiz"likle, bir film yıldızına mesela bir sosyal hizmetliden çok daha yüksek parasal gelir sağlamak suretiyle, "maddi" de­ğerleri "manevi" değerlerden çok daha fazla ödüllendirmek ve "iyi" insanlara haksız muamele yapmakla suçlamayı adet edinmiştir. "Manevi" ve "maddi" gibi terimleri özel bir anlamda kullanmanın detaylarına girmeden, insanın hemen dikkatini çe­ken bir şey, şayet sosyal hizmetlinin sözde "iyiliği" gerçekten de "maneviyatında" yatıyorsa, o zaman bu kişinin filın yıldızına kıyasla daha çok "maddi" getiri (para) elde etmesini istemenin, kesinlikle uygunsuz ve tutarsız olmasıdır. Özgür toplum­da, tüketicilerin değer verdiği ve satın almaya istekli olduğu malları ve hizmetleri sağlama kabiliyetinde olanlar, tam da tüketicilerin harcamaya istekli oldukları ka­dar kazanacaklardır. İster burada çalışmayı tercih etmeleri, isterse yüksek ücretli işlerde yeterince iyi olmamalarından dolayı olsun, düşük ücretli mesleklere girme­de ısrar edenler, düşük gelir elde etmekten şikayet edemezler. O halde, gelir eşitsizliği özgürlüğün kaçınılmaz bir sonucuysa, kontrol gücü eşitsizliği de aynı şeyin sonucudur.
Sayfa 191
163 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.