_
Acımasız gerçekler, tıpkı bir mahkûmu kelepçeye vuran gardiyanlar gibi etrafını kuşatmıştı. Kaçacak hiçbir yeri yoktu: Hiç. Müebbet mahkûmuydu ve hücresine sızan tek ışık da sönüp gitmek üzereydi.
_
_
Kadının belleği masum anekdotlarla dolu bir ardiyeydi ve tanıdıklarıyla ilgili herhangi bir soru sorulduğunda, oradan yığınla ayrıntı bulup çıkarıyordu.
_
_
Tanındığı tek yerde bile çevreden ilgisizlik ya da düşmanlık görürken, bu toy ve eğitimsiz haliyle, şehirlerde, ekmeğinin derdindeki milyonlar arasında ne şansı olabilirdi ki?
_
_
...kaderin beraberinde getirdiği her şeyden -şanssızlıktan, olayların belirsiz ve anlaşılmaz düzeni yüzünden her türlü emeğin suya düşmesinden- nefret ediyordu.
_
İhtiyaç her şeye egemen olan ilkeydi.
"Belirlemediğimiz mizaçlarımızın kurbanıyız,"
..
"isteğimizin ve eylemlerimizin dışındaki zayıflıklarımızın ve eksikliklerimizin."
...
_
Gerçekliğe dönüş, anesteziden sonra bilincin yerine gelmesi kadar acı vericiydi. Bedeni ve beyni tarifsiz bir halsizlikle sızlıyordu ve delicesine uçup giden anları tutabilmek için yapabilecegi ya da söyleyebileceği bir şey bir türlü aklına gelmiyordu.
_