Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Etiğe Giriş

Ahmet Cevizci

Etiğe Giriş Sözleri ve Alıntıları

Etiğe Giriş sözleri ve alıntılarını, Etiğe Giriş kitap alıntılarını, Etiğe Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adam haklı dağılın
bütün insanlık neden böbürlenir? Aşırı derecede kendini beğenmişliğinden olsa gerek. Bir tavus kuşu konuşacak olsaydı, o da ruhu ile övünür, ruhunun, o görkemli kuyruğunda olduğunu söylerdi
Reklam
Analitik felsefe geleneğine bağlı filozoflara göre
İn­sanların nasıl mutlu olacaklarını söylemek isteyen normatif etik düşünür bu tavrıyla yapamayacağı bir şey hakkında söz vermiş olan kişidir. Çünkü filozofun görevi bir dünya görüşü ortaya koymak, belli bir yaşam tarzını meşrulaştırmak ya da bir dünya görüşünü haklılandırmak veya desteklemek değildir. Filozofun görevi ahlak alanına giren kavramları, ahlaki yargıları analiz etmek, ahlaki davranış ölçütlerini tartışmak, bu kavramların anlam­ larını açıklığa kavuşturmaktır
Sokratik düşüncenin en temel özelliği, onun Sokrates'in yaşamında ve ölümünde ci­ simleşmesidir. Çünkü Sokrates yalnızca insan doğasına ilişkin bir teori ortaya koymakla kalmadı. kendisi kendi düşüncesine karşı nesnel bir tavır almakla birlikte, aynı zamanda felsefesini kendi kişiliğinde somutlaştırdı ve felsefesini kendi yaşamında ifade etti. Sonuç olarak, Sokrates'in düşüncesini ve öğretisini yaşamından ayırmak, düşüncesinin farklı yanlarını birbirlerinden ayırmak ne kadar imkansızsa, o kadar imkansızdır. Sokrates bir öğreımendi ve bir paradeigmaydı, felsefesinin kişisel cisimleşmesiydi
Kant’a göre, bir eylem sadece ödev veya yükümlülük duygusuyla yapıldığı zaman, onun gerçek bir ahlâkî değeri olabilir ­
özgeci bir tarzda ve güya başkalan düşünülerek gerçekleştirilmiş olan eylemler, gerçekte bilinçli olarak ortaya konmuş olan egoist davranışlardan başka bir şey değildirler. Söz gelimi, yoksullara yardım etme eylemi, ger­ çekte egoist bir davranış olup, yardım eden kişinin çıkarı dikkate alınarak, onun vicdanını rahatlatmak, başkalarının gözünde prestijini yükseltmek amacıyla, vs., yapılmıştır.
Reklam
D ’Alembert’e göre
Ahlâk toplumların ortaya çıkışının zorunlu bir sonucudur; çünkü ahlâkın konusu başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerdir.
Nietzsche’ye göre M etafizik
“insanlığın temel yanlışlarını ele alan, fakat konu aldığı yanlışları, sanki en temel hakikatlermiş gibi gösteren bir bilimdir.
Determinist etik
İnsan karar ve eylemlerinin belirlenmiş olmasının, bu karar ve eylemleri doğuran, onları zorunlu kılan nedenler bulunduğu, insanların karar ve eylemlerinin, kendilerinin etkileyemedikleri ya da değiştiremedikleri nedenlerinin zo­ runlu sonucu olmasının ise, hiç kimsenin özgür olmadığı, insanların eyle­ rliklerinden başka türlü eylemeyecekleri anlamına geldiğini iddia eden de­ terıninist anlayışa göre, insanların ahlaki bakımdan sorumlu tutulabilecek­ leri karar ve eylemler, onların özgürce eylemelerini gerektirdiğinden, hiç kimse karar ve eylemlerinden sorumlu tutulamaz. Özgürlüğün ve sorumlu ­ luğun olmadığı yerde, ahiakın bir temeli ve anlamı kalmaz.
Nietzsche, Putların Alacakaranlığı, s. 39
Ahlâkî yargılar da dinsel yargılar gibi olmayan gerçekliklere dayanırlar. Ahlâk yalnızca belirli fenomenlerin bir yorumudur
Reklam
Aydınlanma Etiği
Aydınlanma sosyal alanda, genel bilimciliğine ve ilerlemeciliğine koşut olarak, bilimin doğada varlığım saptadığı düzeni sosyal hayata da genellemiş, ve etikte de buna bağlı olarak öncelikle birey ile bireylerden oluşan toplum, bireyin öz-çıkarı ile genelin mutluluğu arasında bir ahenk bulunduğunu varsaym ıştır. 250 İnsan doğası söz konusu olduğunda, Aydınlanma düşünürleri arasmda iyimserler, zaman zaman insanın doğası itibariyle iyi olduğunu, ve dığerkamlığın mutluluğa götürecek en sağlam yol olduğunu öne sürerlerken; bazen de insanda, biri diğerine ağır basacak şekilde iyi ve kötünün, erdem ile mutluluğun bir karışımının bulunduğu söylenmiştir Bununla birlikte, Aydınlanmada bu bakımdan daha ağır basan ve kendisine daha sık rastlanan görüş “aydınlanmış çıkar” düşüncesine, yani kişinin kendi doğrudan öz-çıkartndaıı genelin iyiliği adına vazgeçmesini™, ona toplum içinde kendini tam olarak gerçekleştirme imkânı vererek son tahlilde daha büyük bir mutluluk sağlayacağı tezine dayanan görüştür.
Ortaçağın etik anlayışı özerkli­ğini yitirmiş, bağımsız olmayan, dine ve dini dünya görüşüne bağlı bir etiktır.
Aziz Augustinus 'un Aşk Etiği
Ortaçağ Hrıstiyan düşüncesinin önemli düşünürlerinin başında gelen Aziz Augustinus'un etik teorisi, kendi kişisel deneyimlerine olduğu kadar, genel varlık görüşüne de bağlıdır. O dünyanın ya da varolanların hiyerarşik bir tarzda düzenlenmiş olduğu inancındadır. 82 Başka bir deyişle, o varlıkları asli ve temel değerlerine göre dereceleyip, düzenleyen hiyerarşik bir varlık görüşü benimsemiştir. Onun bir değer hiyerarşisini bir gerçeklik hiyerarşisi haline getiren ve dolayısıyla varlık derecelerinden söz eden bu varlık anla­ yışına göre, bir şey daha iyi ve daha değerli olduğu, daha yüksek bir değere sahip bulunduğu sürece, varlık hiyerarşisinde, daha yüksekte bir yerlerde bu­ lunur. Buna göre, en yetkin, en yüksek değere sahip, en iyi varlık olan Tanrı, hiyerarşinin en tepesinde bulunmaktadır. Başka bir deyişle, Tanrı sadece var­ lığın değil, fakat hakikatın ve esas değerin de kaynağıdır. Maddi varlıklar, fiziki şeyler hiyerarşinin en altında bir yerlerdedir. Oysa, Tanrı 'nın kendi suretinden yaratmış olduğu insan varlığı Tanrı'yla fiziki varlıklar arasında, ortalarda bir yerde bulunmaktadır� buna göre, insan varlıklarının ruhların­ dan iyi insanların ruhları, günahkar ruhların üstünde bir yerde olup, melek­ ler insan ruhlarının üstünde, Tanrı 'mn altında bir yer işgal ederler.
Vauvenargues
akıl ancak ikinci sırada yer alan bir melekedir. Ona göre, bizi biz yapan şey duygudur, tutkudur, içgüdü ve yürektir:
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.