Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri

Emrah Safa Gürkan

Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri Gönderileri

Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri kitaplarını, Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri sözleri ve alıntılarını, Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri yazarlarını, Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zaten insanlar Tanrı'yı soyut bir kavram olarak algılamakta hep güçlük çekmiş değil midir? Sürekli ağaçlara çaput bağlamaları; yatırlara, şeyhlere, azizlere tapınmaları ruhani ihtiyacın fiziksel yakınlıkla desteklenmesi gerektiğine işaret değilse nedir?
Reklam
David Philips'in bir grup arkadaşıyla Kaliforniya'daki 2.745.149 kişinin ölüm kayıtlarını inceleyerek yazdığı bir başka makale, özellikle kadınlarda ölüm oranlarının doğum günlerinin öncesinde azaldığını ve hemen ardından arttığını gösteriyor. "Neden erkekler değil de kadınlar?" sorusuna cevaben ise Amerikan erkeklerinin hırslarının iş hayatıyla daha bağlantılı olduğu, bu yüzden hayallerle gerçeklerin arasındaki farkı hatırlatan doğum günlerinin negatif algılanmış olabileceği belirtilmiş.
Robin Dunbar'a göre, tek tek gözlem yapmanın mümkün olmadığı kalabalık gruplarda insanlar dedikodu yaparak diğer üyelerin itibarı, güvenilirliği ve kabiliyetleri hakkında bir fikir sahibi olabiliyorlar. Yani tek tek birbirine dokunmak ya da sarılmak yerine seslerle orada olmayan üyeler hakkındaki kanaatleri paylaşmak oldukça ekonomik; hem bu sırada eller boş kaldığı için iş yapmak da mümkün oluyor. Hesaplamalara göre, diğer memeliler gibi fiziksel temasla birbirimizi timar etseydik günümüzün %40'ını buna ayırmak zorunda kalırdık. Konuşma ve dedikodu bu yüzdeyi azalttığı için 150 kişilik gruplar kurması mümkün insanoğlunun. Aynı oranın diğer babun ve şempanzelerde %50-55 arasında seyrettiği düşünüldüğünde avantajın boyutu daha rahat anlaşılabilir.
Ya da eskiden karar alma yükünden kurtulmak için şeyhlerden medet umulduğundan bahsetmiştik. Bugünün yaşam koçları, guruları ya da kişisel gelişim uzmanları çok mu farklı? Son olarak, atalarımızın geleceğin getirdiği belirsizlikler karşısında büyü, fal ve dua gibi metafizik güçlere başvurduğunu biliyoruz. Sorarsanız hepimiz çok rasyoneliz ama ... fala inanmayanımız da yok. Dua etmenin yerini de evrene pozitif enerji gönderme aldı. Tanrısız bir evrene mesaj yollamak çok oksimoronik olacağına göre aslında burada tüm evreni bir Tanrı gibi gören panteist bir durum söz konusu. Yani inanmadan duramıyoruz ne kadar aksini iddia etsek de. Bazen de karma gibi kavramların bir anda dinî kimliğinden kurtulduğunu görüyoruz. Ancak bu yeni sunumlar şu gerçeği değiştirmiyor: Eğer bir ihtiyaca karşılık geliyorsa, hurafeler çağından birçok âdet rasyonalite devrinde, biraz daha şık ambalajlarda belki ama, karşımıza çıkmaya devam edecek.
Durkheim'a göre din; mabetlerin, din adamlarının, ritüellerin, duaların ve tanrıların çok ötesinde bir şeydir. Toplum tarafından yaratılmıştır ve toplum üyelerine amaç ve kimlik vermekle kalmaz, bu üyeler arasında dayanışma yaratır. Bu işlevi nedeniyle de hep bir şekilde var olacaktır.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.