Kitabın ilk hikayesi olan Falaka çocuk muzipliği üzerine güzel anılar içeriyor. Toplumsal olarak eğitim olayının ne kadar geri ve etkisiz olduğunu gösteren ayrı bir yanı var. Bu konu üzerine düşünmek gerek, gücü temsil eden Falaknın çocuk psikolojisinde olumsuz yansıması, günün eğitimcilerine bu gün falaka yerine konacak şeye karşı bir uyarı niteliğinde.
Kitabın ikinci kısmı ise beni, denizde bir fırtınaya tutulmuş gemi gibi sarstı, bazen içime batırdı ve boğdu. Çaresizlik yazılmış ama adeta okuyan bire bir yaşasın diye yazılmış. Günlüğü okuyanın kalbinin kırılmaması, ciğerinin parça parça olmaması elde değil. Yazar Ömer Seyfettin'in yaşadığı dönemin veya yaşadığı dönemde kendi üzerinde en büyük tesiri bırakan Balkan Harbinin, acıklı bir bölüm burada işlenmiş. Günü güne yaşanan çaresizlik, vatan sevgisi soğusa bile yine de vatan için o kadar zor iklim şartlarında, sağlıksız şartlarda oradan oraya koşturma. ALLAHIM bu millet ne çileler çekmiş, sen bir daha bu millete böyle zelil harbler yaşatma dedirten bir günlük tarzında hikaye. İnşaAllah bu millet bir daha Yunan, Bulgar, Romen ve Sırplar karşısında bu acıları yaşamaz. 1 yılda balkanlardan nasıl silindiğimizin özeti bir hikaye olmuş. Okuyana acı dolu hisler veren ama muhakkak kattığı bir bilinç olan kitap, okumalı ve okutmalı.