Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı

Mehmet Naci Bolay

Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı Gönderileri

Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı kitaplarını, Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı sözleri ve alıntılarını, Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı yazarlarını, Farabi ve İbni Sina'da Kavram Anlayışı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aristo'ya göre mantığın malzemesi, kıyas, istidlal ve isbattır. Kıyası kendini yapan unsurlara ayırmak istersek, bunların muayyen terimlerin birleşmesinden meydana gelen önermeler olduğunu görürüz. Başka deyişle Aristo mantığı bu terimlerden başlayarak istidlale ve kıyasa yükselir. Bu yüzden biz Aristo'nun mantık konularında, dil ile mantık arasında kuvvetli bir bağ buluyoruz. Çünkü yaşayan bir dilin mantık ve dil açısından incelenmesi ile başlamak bizi adım adım sembolik bir dile doğru götürür ki bu da mantık dilidir.
Farabi, mantığı iki kısma ayırır. Birincisi kavram (mefhum) ve tariflere şamil olan tasavvur kısmı, ikincisi de, hükümler, kıyaslar ve isbatları içine alan tasdik kısmı. İbn-i Sina ise, zihni mantığın konusu olarak alır. O'na göre man- tığın konusu maddeden tecrid edilmiştir. Mantık birçok bakımlardan matematiğe benzer. Zira onun konusu da maddeden tecrid yoluyla edinilmiştir. Fakat matematiğin konusu daima tasvir edile- bilen, şekillendirilebilen şeylerdir. Halbuki mantığın konusu tamamen zihni varlıklardır. Zatiye, vahdet, kesret, külliyyet, hususiyye, vücub, imkân vs. gibi. Netice olarak İbn-i Sina'nın görüşüne göre mantık muayyen tefekkür formlarının ilmidir.
Reklam
İbn Sina, mahiyeti gösteren şeylerin cins ve nev'inden ibaret olduğunu iddia etmektedir.
O'na göre cisim gibi hayvandan daha umumi olan yani bir cinsin uzak cinsi olan şey, hayvanın müşterek mahiyeti olamaz. Aksine müşterek mahiyetin bir cüzü olur. Duygulu ve irade ile hareket eden hayvanı beraberce meydana getiren iki fasıl olarak farzettiğimiz takdirde bunlar tek başlarına mahiyeti göstermezler.
İbn-i Sina'ya göre zati olmayan her şey arazidir. Bazıları bu konuda hataya düşmüşlerdir. Onlar araziyi, cevherin karşıtı olan araz zannederler ki doğru değildir. Çünkü arazî bazan cevher ola bilir. Beyaz gibi. Halbuki araz cevher olamaz. Beyazlık gibi.
İbn-i Sina'ya göre, herşeyin gerçek alemde varlığını veya zihinlerde tasavvurunu gerçekleştiren, cüzleriyle birlikte bulunan bir mahiyeti vardır. Bir şeyin her iki varlıktan biri ile var olmaksızın ve kendisini yapıcı olmayan bir hakikati olabilir. Bu tak- dirde varlık onun bu hakikatına lazım veya lazım olmayan izafi bir manadır. Bu bakımdan varlığın sebepleri mahiyetinin sebeplerinden başkadır. İnsanlık gibi. Zira onun kendsiine göre bir hakikatı ve mahiyeti vardır.
Reklam
Demek ki İbn-i Sina mantığı bir tasavvur (kavram) mantığıdır. Bu bakımdan o, tasavvurlar üzerinde nisbi ve kelami incelemelerde bulunur. Tasavvurlar kelimelerle gösterdiğimiz işaretlere ve delaletlere bağlıdır. Tasavvurun dil ile müfret olarak söylenmesine lafız denir. Lafızsız bir tasavvur silinir ve mevcudiyeti de yok demektir. Bu sebeple İbn-i Sina lafız mana arasındaki alakayı araştırır. Neticede lafızları bazı kısımlara ayırır.
O halde Filozof'a göre tasavvuratın temeli beş tümel, amacı kavli şarih ve çeşitleridir. Tasdikatın temeli önermeler, amacı ise hüccet, kıyas, istikra' v.s. dir. Mantığın konularını tasavvurat ve tasdikat bölümlerine bu şekilde tevzi ilk olarak İbn-i Sina'da görülmektedir.
İbn-i Sina mantığın konusunu açıklıyor. O'na göre bilginin kazanılmasında biz iki safhadan geçeriz. Nesneleri önce tasavvur ederiz sonra onları diğer tasavvurlara bağlayarak olumlu veya olumsuz şeklinde tasdik ederiz. Bunun için mantık, tasavvurat ve tasdi kat diye ikiye ayrılır. O'na göre tasavvuratın incelenmesinde kavl-i şarihi yani tanımı esas almak gerekir. Zira tasavvuratın amacı kavl-i şarih, had ve resimdir. İlim birtakım tanımlardan ibarettir, ki birbirine bağlandıkları zaman tasdikatın amacı olan hüccet, ondan kıyas, ondan da istikra meydana geliyor.
Farabî'ye göre, bu yüksek cinsler (kategoriler) bütün duyulur eşyaya şamildir. Yani bu yüksek cinsler duyulur ve mevcut nesnelerin ma'kulleridir. Bu yüksek cinsler ve onların altında bulunan neviler bazan mevcut ve duyulur nesnelerin ruhtaki misalleri olarak bulunur. Bunlar bu anlamda alındıkları takdirde ma'kul mevcutlar sayılacaktır. Bu yüzden kaplamlarına giren nesnelere intibak etmezler.
Reklam
İnfialin bazı nevileri olduğunu söyleyen Farabî'ye göre bunlar hareketin nevilerinden ibarettir ki şunlardır: Tekevvün, fesad, nema, izmihlal, istihale, nakle.
İnfial
Farabî'ye göre infial kategorisi, cevherin durumunu değiştirmesi bir halden diğer hale geçerek başkalaşmasıdır. Onun bu iki hal arasında devamlı olarak bulunmasına etkileniyor denir. O'na göre bu, bir keyfiyetten başka bir keyfiyete doğru olabilir. Söz gelimi bir cismin siyahlıktan beyazlığa değişmesi gibi.
Farabî'nin şahıs, nevi, cins diye bahsettiği ve çoğunlukla muzaf olmadıklarını ileri sürdüğü şeyler, Aristo'nun birinci ve ikinci cevherler diye adlandırdığı terimlerden başka bir şey değildir. Nitekim Aristo, ilk cevherlerin izafet olmadıkları görüşündedir. Çünkü ne özlerin bütünü ne de parçaları izafet olamazlar. Bir insan hakkında bir şeyin insanı olduğu, bir öküz hakkında bir şeyin öküzü olduğu söylenemez. Parçalar için de durum böyledir. Bir ele birinin bir eli denmez, birinin eli denir. Bir başa da birinin bir başı denmez, birinin başı denir. Aristo'ya göre, ikinci özlerin bir çoğunun çözümü aynıdır. İnsana bir şeyin insanı, denemez. Ona göre bazı ikinci özler bir takım izafetler gibi görünebilir. Bütün bunlardan belli bir şekilde bir izafet bilindiği vakit, neye muzaf ise onun da belli bir şekilde bili- neceği sonucu çıkar. Misil ve onun misli olduğu şey gibi. Bunlardan biri bilinirse diğeri de zorunlu olarak bilinir.
Mahiyetlerin izafeti hakkında söylenenler vücudu olmayan bir şeyin herhangi bir şekilde muzaf olabileceğinden ötürüdür.
İlk bilgiler hakkında hiçbir zaman yanlışa düşülmez, insan onlar hakkında yakîni, doğuştan kendi nefsinde getirmiş gibidir.
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.