Bayram, hangi yönü seçeceğini bilmeden, dörtyol ayrımında bekliyor. Hiç bir yöne sapmayı gözü tutmuyor, canı çekmiyor.
Hiç bir yolun ucunda, kimse Bayram'ı beklemiyor.
Adalet Ağaoğlu Hazretleri'nin 2.kitabıymış. Hazretleri diyorum çünkü yazarı cidden çok seviyorum bana göre en iyi kadın romancımızdır. Almanya'ya giden işçilerimizin yaşadığı buhranı daha içsel ve farklı bir açıdan ele almış Adalet Hanım. Okurken Bayram karakterinin sinirini keyifli anlarını geçmişle hesaplaşamamasını çaresizliğini bizzat hissettim. Ayrıca dönemin askeriyesinin de sertliğini yaptığı haksızlıkları kitaptaki ara sahnelerde görebiliyoruz. Okuması güzel bir kitaptı sonu buruk bitse de. Zaten Adalet Ağaoğlu'nun hangi kitabı mutlu sonla bitiyor ki :)
Sen boşver Balkız. Biz bu kavgayı kazanmış sayılırız. Eksiklerimizi, yaralarımızı sarmak kolay değil elbet. Lâkin, kim menzile yarasız, beresiz ulaşmış, de bana?
Uzun bir yolculuk oldu. Kitabı okurken Bayram ile birlikte sanki tüm yolu geldim. Çocukken izlediğim ve unutamadığım flimlerdenbiri olan Sarı Mercedes'in gerçek öyküsü. Doğrusu kitabı okurken eski uyarlamaların da ne kadar iyi yapıldığına tanık oldum. Zira arada onca atlanmış bölüm olmasına rağmen her sahne gözümde tekrar tekrar canlandı. Karakterler biriyle örtüştü.
Kitap özetle Almanya'dan yola çıkan ve köyüne varıp geçmişin tüm acısını çıkartırcasına hava atmak isteyen Bayram'ın hikayesini konu alıyor. Bu hikayede Bayram'ın geçmişi, takıntıları, acıları ve bunların bir hayatı nasıl şekillendirip değiştirdiğine tanık oluyoruz. Bu değişim bir mevki sahibi olabilme çabası içinde, bir gömlek, bir şapka ve nihayetinde bal rengi bir araba ile sona eriyor. Bayram'ın arabası Balkız'a olan tutkusu başlangıçta her ne kadar görmemişin oğlu olsa da, aslında onun tüm geçmişini simgeledeiğini ve bu geçmişin izlerini silmek için verilen mücadelenin bir ürünü olduğunu görüyoruz. O kadar kıymetli ve değerli ki toz konmadan onlarca yol gelinmeli, e köy kahvesi önünde Fikrimin İncegülü çalınmalı... Ama hayat... Olmuyor...