Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Filmlerle Sosyoloji

Carsten Bagge Laustsen

Filmlerle Sosyoloji Gönderileri

Filmlerle Sosyoloji kitaplarını, Filmlerle Sosyoloji sözleri ve alıntılarını, Filmlerle Sosyoloji yazarlarını, Filmlerle Sosyoloji yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Linç, çoğunluğun tek bir birey üzerinde egemenlik kurmasıdır . Günah keçisinin önemi de burada yatar . Günah keçisi hiçbir arzu nesnesinin yapamadığı bir şeye muktedirdir: Ona duyulan nefret bireysel değil, ortak bir nefrettir . Bir çete içinde kişiler birbirlerinin nefretini taklit edebilirler , ki şiddette doruğa ulaşan da budur . Bir nefret mimesisi yoluyla çatışma ve farklılık meselesi bir kenara atılır , topluluk bütünleşir ve düzen tesis edilir . Gerçekte günah keçisi "topluluğun tamamını kendi şiddetinden" korumak, topluluğun dağılmasına engel olmak için linç edilir (Girard 1977: 8). Bu bakımdan, birini günah keçisi ilan etmek toplumun temelini oluşturur . Hobbes'un bahsettiği doğal durumda olduğu gibi, Girard'a göre kültürün kökeni kıskançlık ve düşmanlığa dayanır . Hobbes'da çatışma düzenli bir devletin, Leviathan'ın kurulmasıyla aşılırken, Girard'da bu görevi yerine getiren bir linç sürüsüdür . Dahası, günah keçisi pratiğiyle (yani linç hukuku, sürü kanunuyla) Schmitt'in istisna durumu arasında yakın bir bağ vardır:
Burada iki tür fedakârlığı birbirinden ayırmamız gerekiyor . İlki, kişinin simgeselin içindeki konumunu sağlamlaştırmayı hedefler: İnsan bir topluluğun iyiliği için kendini feda eder ve bunun karşılığında topluluk içinde bir yer edinir . İkincisi ise tam tersine semboliğin içindeki bu yeri feda etmeyi hedefler . Bu haliyle fedakârlığın kendisini feda etme, cemaat tarafından kınanmayı ve dışlanmayı kabullenme meselesidir .
Reklam
Bizimkisi oyunun tüketim, tüketimin oyun olduğu bir toplum. İdeal durumda, tüketici düşünmeden alışveriş yapan bir çocuktur; bu çocuğun arzusu uyandırılır , bir yere sevk edilir ve manipüle edilir .
Düzgün bir "insan" olmak için önce düzgün bir "çocuk" olmak, yani kapatılmış bir mekânda disipline edilmek ve normalleştirilmek gerekir . Bunun ardından, kişi diğer kurumlara, fabrikalara, üniversitelere, evliliğe ve en sonunda da yaşlı bakım evlerine ilerleyebilir; hepsi bir içeri-dışarı ayrımıyla belirlenen, "hepsi ayrı kanunlara sahip bir kapalı alandan diğerine" hareket ederek bir yaşam sürer (Deleuze 1995: 177).
Lacan cinsel ilişkinin imkânsız olduğunu ve partnerlerin birbirlerinin arzuları için kısmi nesneler rolü oynamaya zorlandıklarını yazar (Lacan 1975: 58). Bütünlük olarak aşk fikri bir gizemlileştirmedir
[F]ilm sanatının en büyük başarısı, gerçekliği kurmaca anlatı içinde yeniden yaratması, aklımızı çelerek kurmacayı gerçek gibi algılamamızı sağlaması değil; aksine, gerçekliğin kendisinin kurmaca yanını fark etmemizi, gerçekliğin kendisini bir kurmaca gibi deneyimlememizi sağlamasıdır (Zizek 2001a: 77).
Reklam
Kurmaca ve fantazi daima "gerçekliğin" içinden geçer . Fantazi gerçeklikten kaçmaya yarayan hayali bir yanılsama değildir , toplumsal yaşamın asıl temelidir (Zizek 1989: 45). Diğer bir deyişle gerçeklik ve kurmaca iki zıt alan değildir . İşin doğrusu "insan uyanıkken bile etrafı bir imgeler bulutuyla çevrilidir" (Morin 2005: 210). Fantaziler zihinlerimizde yer alır , ama aynı zamanda bireysel davranışlara indirgenemeyecek toplumsal pratiklerde de kendisini gösterir. Dolayısıyla fantazi "nesnel öznelin" tuhaf alanına aittir.
Deleuze
Kopya, benzerlik taşıyan bir imge, simulakrum ise benzerlik taşımayan bir imgedir. Bu kavrama, büyük ölçüde Platonculuktan ilham alan ilmihaller aracılığıyla aşina olduk. Tanrı insanı kendi suretinde ve kendine benzeyecek şekilde yarattı. Ne var ki insan günah işleyerek bu benzerlikten mahrum oldu, fakat sureti aynı kaldı. Bizler simülakra olduk.
"Platon günümüzde yaşasaydı, ateşin yerine projektörü, gölgesi duvara yansıyan nesnelerin yerine film şeridini, mağara duvarındaki gölgelerin yerine perdede gösterilen filmi, yansıma ve yankının yerine de perdenin ardındaki hoparlörleri koyarak hantal diyebileceğimiz mağara metaforunu bir sinema salonu metaforuyla değiştirirdi belki de."
ON DOKUZUNCU yüzyılın sonuna doğru, neredeyse aynı anda iki yeni makine gün ışığına çıktı: Lumière kardeşlerin sinematografı ve uçaklar (bkz. Morin 2005). Her iki teknoloji de hareket olanağı sağlıyordu, farklı mekânlar arasında hareketi mümkün kılıyordu. Uçak insanın en eski rüyasını, kanat takıp uçmayı gerçekleştirirken, sinematografın katkısı görüntüleri olabildiğince gerçekçi bir şekilde yansıtmakla sınırlıydı. Ne var ki çok geçmeden roller değişti. Uçak kullanışlı bir seyahat, ticaret ve savaş aracı haline gelirken, gündelik yaşamdan kaçmayı mümkün kılan sinema gitgide rüyalar üreten bir kaynağa dönüştü.
Reklam
"Ancak her şeyi kaybettikten sonra... her şeyi yapabilecek kadar özgür olur insan... Hayatlarımızdan daha iyi bir şey çıkarmak için her şeyi yıkmamız gerek."
Sayfa 133Kitabı okudu
Film sanatının en büyük başarısı, gerçekliği kurmaca anlatı içinde yeniden yaratması, aklımızı çelerek kurmacayı gerçek gibi algılamamızı sağlaması değil; aksine, gerçekliğin kendisinin kurmaca yanını fark etmemizi, gerçekliğin kendisini bir gibi deneyimlememizi sağlamasıdır.
Sayfa 28 - MetisKitabı okudu
Linç, çoğunluğun tek bir birey üzerinde egemenlik kurmasıdır. Günah keçisinin önemi de burada yatar. Günah keçisi hiçbir arzu nesnesinin yapamadığı bir şeye muktedirdir: Ona duyulan nefret bireysel değil, ortak bir nefrettir.
Metis YayınlarıKitabı okudu
1.373 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.