Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fütuhat-ı Mekkiye 12

Muhyiddin İbn Arabi

Fütuhat-ı Mekkiye 12 Sözleri ve Alıntıları

Fütuhat-ı Mekkiye 12 sözleri ve alıntılarını, Fütuhat-ı Mekkiye 12 kitap alıntılarını, Fütuhat-ı Mekkiye 12 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Peygamber şöyle der: ‘Benim ümmetim rahmete mazhar bir ümmettir. Ahirette onlara azap yoktur. Onların dünyadaki azapları zelzele, ölüm ve beladır.’
Reklam
insan vasıtasıyla suretin kemali ortaya çıkmıştır. Şu halde insan-ı kâmil, Allah’ın dışındaki her şey demek olan âlemin cisminin kalbidir. O, kendisini sığdırdığında Hale ile mamur bir evdir. Allah Teala kutsi bir hadiste şöyle der: ‘Yerim ve göğüm beni sığdıramadı, mümin kulumun kalbi sığdırdı.’ Bir kalp olması itibarıyla insan-ı kâmilin mertebesi Allah ile âlem arasındadır. Suretten surete girdiği ve başkalaştığı için Allah onu ‘kalp (değişen)’ diye isimlendirmiştir. (Bu değişmenin gerçek sebebi olarak) ‘0 her gün bir iştedir.’544 Bu isimlendirmenin başka bir sebebi Allah’ın kendisini yönlendirmesi, bu başkalaşma ve yönetilmedeki kabiliyeti ve genişliğidir. Bu nedenle Hakkı sığdırabilecek genişlik kendisine ait olmuştur. Çünkü Allah da kendisini her gün bir işte olmakla nitelemiştir. Gün her bir şeydeki en küçük zaman dilimidir. Öyleyse Allah şe’nlerdedir. Âlemdeki bütün yönetmeler ve başkalaştırmalar, Hakkın kendilerinde bulunduğu bu şe’nlerden 360 Fütûhât-ı Mekkiyye 12 başkası değildir.
bütün karşısında parça, farkında olunmayan bir yönden, bütün gibidir. Bütün yönleriyle parçayı bilseydi, bütünü de öğrenirdi. Çünkü onun parça olması yönlerinden harekede bütünü bilmiştir.
Hz. Peygamber, mizacı en dengeli, en yetkin ve yaratılışı en sağlam olan insandır. Bunu bilmelisin!
İnsan kalbini murakabe ederse, onun bir halde kalmayacağını görür. Asıl bu özellikte olmasaydı, başkalaşmanın bir dayanağı olamayacağını da öğrenirdi.
Reklam
Kâmil insan âlemdeki her surede boyanır ve imkân ölçüsünde onlarla gizlenir. Halk değiştiği için kendisi de değişen bir surette kâmil insanı gören, onun kendisinin üzerinde bulunduğu durum gibi, (kendini bir inançla sınırlamadığı anlamında) ‘sınırlı olmadığı’ inancına kapılarak kâfir ve zındık olduğunu söyler, bu halin ona nereden geldiğini bilemez. Hâlbuki bu makamdaki insanın iki şahsa bir surette gözükmemesi gerekir. Nitekim Hak da bir surette iki şahsa tecelli etmez, çünkü (kâmile ait) dereceler, (Hakka ait) derecelerdir.
O halde ücretler, Hale ile yaratıklar arasında gider gelir: Yaratıklar kendileri adina yaptığı işlere karşılık Hakka borçlanırken yaratıklar hem kendisi hem de Hakkın (rızasını gözeterek) birbirleri için yaptıkları işler nedeniyle Allah’tan ücret alır. Bu kısma misal olarak, insanları bağışlamayıverebiliriz. Bunun yanı şıra yaratıklar, Hakkın belirlemesi ve bu konudaki hükmüne göre, birbirlerinden ücret alırlar.
Müminde iman parçalanmaz. Bunu bilmelisin. iman edilen işlerin çoğalması nedeniyle imanın kendisinde kısımlara ayrılıp inanılacak şeylerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr eden kimse, mümin değildir. Öyleyse başarısızlığa uğrayacak İçimse mümin olmayandır. Çünkü imanın hükmü geneldir, özelleşmez! İman bir şahısta var olmayınca, Allah?ın yardım etmesini bir yükümlülük olarak ortaya çıkartmaz. Binaenaleyh kâfirin görünüşte mümine galip gelmesi, mümine karşı kâfire yardım edilmesi demek değildir. Onun karşısında olan kimse yüz çevirip yerini terk ettiğinde, kâfir onun yerini almıştır. Böyle bir şey hasım olduğunda yardım olabilir ve hüccet nedeniyle otelcine galip gelir.
145 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.