Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fütuhat-ı Mekkiye 12

Muhyiddin İbn Arabi

Fütuhat-ı Mekkiye 12 Gönderileri

Fütuhat-ı Mekkiye 12 kitaplarını, Fütuhat-ı Mekkiye 12 sözleri ve alıntılarını, Fütuhat-ı Mekkiye 12 yazarlarını, Fütuhat-ı Mekkiye 12 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilmelisin ki, Allah’ın iyilik etmek üzere açtığı kapıları olduğu gibi bazı kapıları daha vardır ki, onların açılma vakti henüz gelmemiştir ve onları da iyilikte bulunmak üzere açar. Allah’ın bir takım kapıları daha vardır ki, onları acılar için açar. Bu ‘azap’ diye ifade edilir. Çünkü mensupları işin sonunda ona döner ve ondan tat alırlar. Çünkü azap kendisine Rabbini hatırlatmıştır. İnsana zarar isabet edip de sebepler ortadan kalkarsa -ki bu en şiddedi azaptır- Rabbini hatırlar ve iradesiyle değil zorunlu olarak O’na yönelir. Bu durumda kendisini Allah’a döndüren ve O’nu kendisine hatırlatıp gaflet ve unutmanın etkisinden kurtaran bu elemden haz duyar.
Hz. Peygamber’e ‘Rabbini gördün mü ? diye sorulunca, ‘Nurdu, nasıl göreyim demiş ve yakınlığın en ileri derecesine dikkat çekmiştirÇünkü Allah insana şah damarından daha yakındır.Allah teala can çekişen hakkında "Biz ona şahdamarından daha yakınız" buyurur.Öyleyse hak saf nur,imkansız olan saf karanlıktır.Karanlık hiç bir zaman ışığa dönüşmeyeceği gibi ışık da karanlığa dönüşmez.Alem de nur ile karanlık arasındaki berzahtır.Özü gereği karanlıkla nitelenemeyeceği gibi ışıkla da nitelenemez.Alem berzaf ve ortadır.Bu nedenle de iki ucun hükmüne sahiptir
Reklam
Hz. Peygamber şöyle der: ‘Cennette hiçbir gözün görmediği veya hiçbir kulağın duymadığı veya hiçbir beşerin kalbine gelmeyen şeyler vardır.’ Fakat hal karinesi müşriklerin katiyetle cezalandırılacağını gösterir.
Söylediğimi bilseydin Söylediğinden başkası olmazdım Sen benim gibi değilsin, hatta bensin Ne söz var ne söylenilen İfade ettiğimde hayrete düştüm Akılların getirdiği hususta .
Onlara ‘kendinden çıktığınız kimseye dönün’ denmiştir ki, O da sadece Allah’tır. Allah’a ancak Allah vasıtasıyla dönülebilir. Çünkü O yolculukta arkadaştır. Allah dönerse, biz de döneriz. Çünkü dönmek, hüküm sahibine aittir. Hüküm Allah’a aittir ve Allah onlar da dönsün diye kullarına döner.
Reklam
Âlemden âleme görünmeyen yön gayb iken görünen kısım şehadettir. Âlemin bütünü Allah için şehadet sayılır. Allah kalbi gayb, yüzü şehadet âleminden yaratmıştır. Bu bağlamda Allah yüz için bir yön belirlemiştir ki yüz ‘Allah’ın evi’ ve ‘kıble’ diye isimlendirilen o yöne secde eder.
Kalb secdeden sonra başını kaldırmaz Yüz ise kalkar, başkalaşma bildirir Çünkü kıblesini görmüyor Kalbin kıblesi isim ve alametler Secdesinin ebediliği hakikatini izhar eder Yaratıkların ilimleri onu nereden bilsin?
Hakikader değişmez! Şe’n, hükmedilende bir hükmün ortaya çıkmasıdır. Öyleyse bir açıdan O’nun zatı inmeyi talep ederken bir açıdan talep etmez. Binaenaleyh Yaratan yaratılanı talep ederken bilen bilineni talep eder!
Ruhlar ise âlemin bir parçasıdır ve onlar da genelleşmemiştir. Genellik sadece ilahi sırrı taşıyan insan-ı kâmile verilmiştir. Allah’ın dışındaki her şey, insanın bütününün bir parçasıdır. Anlayabilirsen bunu anla! Allah’ın dışındaki şeylere ve Allah’ın onları nasıl nitelediğini iyice incele! Allah ‘Her şey O’nun/onun hamdini tespih eder’545 buyurur. Allah her şeyi secde edici olmakla nitelemiş, fakat hiç birine âlemde emretme ve yasaklama imkânı vermemiş, halifelik veya genel itibarıyla yaratma özelliği tanımamış, bütün bunları sadece insan-ı kâmile tahsis etmiştir. Kim insan-ı kâmilin kemalini öğrenmek isterse, emir, yasaklama, tekvin, bir dil veya organ veya başka bir yaratılmışın vasıtası olmaksızın onun yaratmasını nefsinde düşünmelidir.
Reklam
insan-ı kâmil, Allah’ın dışındaki her şey demek olan âlemin cisminin kalbidir. O, kendisini sığdırdığında Hale ile mamur bir evdir.
Acılar ile ilahi rahmet arasında kardeşlik var mıdır, yok mudur? Bu, büyük bir acının daha aşağıdaki bir acıyla def edilmesiyle ilgilidir.
Dua başka birisine yönelebilecek bir parça kalmayacak halde tüm zatımızı kaplarsa, hiç kuşkusuz, herhangi bir gecikme olmaksızın hemen karşılık ve icabet gerçekleşir. Duamıza icabet gerçekleştiğinde, bu zevk ve tecrübeyle dua esnasında Hakka yönelimdeki doğruluğumuzu anlarız
Allah’m kalplerini nurlandırdığı insanların dışında, herkes işittiği her şeyi veya konuşanın kast ettiği bütün anlamları veya onlarm bir kısmını anlayacak durumda değildir. Bu nedenle dinleyenin konuşanın sözünden payı ve nasibi, konuşanın sözüyle neyi kastettiğini anlamadan, harflerin tertibini görmekten ibarettir. Bu durum, konuşan dinleyenin diliyle ve lügatiyle konuşmadığında daha açık bellidir. Öyle bir durumda dinleyenin konuşandan anladığı, kulağına ulaşan harflerin tertibidir sadece. Öyleyse kulağın bu düzenli harfleri duyması, bütün dinleyenler için geçerh genel bir duymadan ve ilgiden ibarettir. Fakat kelimelerle neyin söylenmek istediğini sadece Allah’tan anlayanlar tam olarak anlayabilir. Binaenaleyh anlamak, kelimenin duyulmasına ilave bir durumdur. Öyleyse konuşulan kelimeleri var etmede Allah’tan konuşan kâmil kul, kelimeleri arasındaki ayrımda Allah’a vekil olduğu gibi -çünkü onun varhğı olmasaydı, kelimenin ve harfin varhğı olmazdıaynı şekilde bu konudaki anlamada da Hakkın ‘Sizi deneyeceğiz, ta ki öğrenelim’490 ayetinde belirtildiği üzere anlamada da Hakkın yerini alır. Hak kendisini bilgi edinmek amacıyla kulunu denemek özelliğiyle nitelemiştir.
146 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.