Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Halk Meclisleri ve Doğrudan Demokrasi

Geleceğin Devrimi

Murray Bookchin

Öne Çıkan Geleceğin Devrimi Gönderileri

Öne Çıkan Geleceğin Devrimi kitaplarını, öne çıkan Geleceğin Devrimi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Geleceğin Devrimi yazarlarını, öne çıkan Geleceğin Devrimi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
270 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Murray Bookchin önemli bir düşünür ve yazar olmadan önce; sahip olduğu deneyimi ve bilgiyi bizzat sokaklarda, insanların arasında edinmiş birisiydi. Bu yüzden kendini çağının pek çok tatlı su solcusundan ayrılır. Marksizmi ve Sol'u çok iyi tahlil edip, eleştirmiş hatta revize etmiştir. Bu kitapta yazdığı makaleler 1990'dan ölümüne kadar ki tarihleri içeriyor. Bugünün penceresinden okuduğumuzda yaptığı tahminlerin ve öngörülerin ne kadar gerçekçi olduğunu görüyorsunuz. Milliyetçiliğin ve popülizmin geldiği konumu önceden tahmin etmiştir. Avrupa'da göçmen karşıtlığıyla birlikte milliyetçiliğin yükselmesi. ABD'de Trump, Brezilya'da Bolsonaro, Macaristan'da Orban, Fransa'da Le Pen, Hollanda'da Wilders gibi milliyetçi ve faşizan kişiler yükselişte oldu. Türkiye ise çok farklı bir eksene kaydı. Avrupa'nın istemediği göçmenler için tampon bölgesi olarak hizmet verirken aynı zaman Türk millyetçiliği üzerinden de oylarını konsolide edebiliyor. İlginç bir politik ikileme sahip olmamıza rağmen hem milliyetçilik hem de serbest kapı politikası aynı anda işe yaradı. Kitapta en dikkat çekici tez tabii ki de yerel yönetimlerle ilgili olan doğrudan demokrasi düşüncesi. Kabul etmek gerekir ki; Atina demokrasisi veya İsviçre vari bir konfedere yapıyı dünyanın her yerinde verimli bir şekilde kullanamayız. Ama belirli aralıklarla sadece vatandaşlık görevi altında oy vererek de bir şeyleri değiştiremeyeceğimiz ortada. Bizi temsilen yönetenleri eleştirmiyoruz, denetlemiyoruz, hesap sormuyoruz. Sorumluluktan kaçmak kolayımıza geliyor. Özgür bir toplum istiyoruz ama özgür olmak istemiyoruz. Bu ne yaman bir çelişkidir.
Geleceğin Devrimi
Geleceğin DevrimiMurray Bookchin · Dipnot Yayınları · 201745 okunma
Bu toplumun göz göre göre haklarını gasp ettiği, yüz üstü bıraktığı gençler zeki, gerçekçi, uzun erimli bir düşünce arayışındalar, diğer ideolojiler gibi ahkam kesen bir ideolojinin değil, pratik işe yarar hipotezin, nereye gittiğimizin kontrolünü yeniden nasıl ele alabileceğimize ilişkin bir metodolojinin peşindeler.
Sayfa 10 - Dipnot yayınevi, çev. İbrahim Yıldız - Soner TorlakKitabı okudu
Reklam
Demokrasi
Karar verme süreçlerinde demokrasi üzerinde sağlanan uz- laşıyı da fetişleştirmemek gerekir. Uzlaşı, daha önce de ileri sürdüğüm gibi, insanların birbirlerini yakından tanıdığı çok küçük gruplarda uygulanabilir bir şeydir. Fakat büyük grup- larda zorbalığa dönüşür çünkü küçük bir azınlığın büyük, hat- ta epeyce büyük bir çoğunluğun nasıl bir politika uygulayaca- ğına karar vermesine kapı açar, fikirler ve politikalarda homo- jenliği ve durgunluğu besler. Azınlıklar ve onların oluşturdu- ğu fraksiyonlar yeni fikirlerin olgunlaşması için vazgeçilmez olan mayalardır -hemen hemen bütün yeni fikirler azınlıkların görüşleri olarak kendini gösterir ilkin. Liberter bir grupta ço ğunluğun azınlık üzerindeki "egemenliği" efsaneden ibarettir; böyle bir grupta kimse azınlığın kendi inançlarından vazgeç- mesini ya da kendi görüşlerini savunma hakkını kullanmama- sırı beklemez; fakat azınlık da sabırlı olmalı ve çoğunluk kara- rının uygulamaya konulmasına imkân vermelidir. Bu deneyim ile onun yarattığı tartışmaların bir grubu ya da meclisi kendi kararı üzerinde yeniden düşünmeye ve azınlığın görüşünü benimsemeye sevk eden en önemli öğe olması gerekir; böyle ce, diğer azınlıklar ortaya çıktıkça daha başka fikirler ve uygulamalar da özendirilmiş olur. Uzlaşı yoluyla karar verme, coğunluğu azınlığı hoşnut kılmak için spesifik bir politikadan feragat etme noktasına götürürse eğer, düşünsel ve pratik bir durgunluğa yol açabilir kolayca.
Bir defa, halk demokrasisi herkesin halk meclislerine katılabileceği, katılacağı ve hatta katılmak isteyeceği fikrini kendine öncül olarak almaz. Anarşist olduğunu iddia eden hiç kimse, katılımı zorunlu kılmamalı, insanları katılım yönünde zorlamamalıdır. Daha da önemlisi, devrimler tarihinden bildiğim kadarıyla, belli bir yerdeki insanların hepsi şöyle dursun, büyük çoğunluğunun bile devrime katılması hiç söz konusu olmamıştır. Devrimci bir durumda ayaklanma baş gösterdiğinde, az sayıda destekçinin yardımını gören (adı sanı bilinmeyen) militanlar başkaldırıp kurulu düzeni alaşağı ederken, halkın büyük bölümü olan biteni seyretmekle yetinir. (...) bütünüyle başarılı olmuş bir devrimde, kendi toplumlarının kaderi hakkında önemli kararlar alan meclis toplantılarına katılan insanlar hep küçük bir azınlığı oluşturmuştur. Kapitalist bir toplumda kitlelerin politik ve toplumsal bilinç, çıkar, eğitim ve yetişme biçimi bakımından sergiledikleri farklılıklar, beraberinde, halkın devrime topyekün değil, dalga dalga katılmasını getirir. İlk önce en militan öncü dalga gelir (bu dalgayı başlatanların sayısı oldukça azdır); onu, olaylara o zamana dek seyirci kalmış insanlardan oluşan, ama eğer kalkışma başarılı olacak gibi görünüyorsa birinci dalgayla birleşen ikinci dalga izler. Kalkışmanın başarılı olma olasılığı yüksek olması halinde ancak, politik açıdan daha az gelişmiş dalgalar, değişik derecelerde, ona katılır.
Sayfa 89 - +90Kitabı okudu
Komünist manifesto'nun sonunda şu çağrı yer alıyordu: Bütün ülkelerin işçileri birleşin...
Milliyetçi olmak, insandan daha eksik bir şey olmaktır, fakat aynı zamanda, bireylerin kendine özgü kültürel geleneklerin, çevrelerin ve ruh hallerinin ürünleri olmaları nedeniyle kaçınılmazdır da. Mutlak milliyetçilik olgusunu bir kenara bırakmak, insanların kendilerini aynı türün üyeleri olarak kabul ettiği ve "ulusal" istisnailiklerinden ziyade ortaklıklarını çoğaltma arayışında olduğu daha yüksek bir evrensel ilkedir.
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Sadece şunu söyleyebilirim: yaşadığımız bu dünya, ister iyi ister kötü yönden olsun, gelecek yüzyılda her şey muhtemelen çok büyük bir hızla değişecek, bundan elli yıl sonraki kuşak açısından neredeyse tanınmaz olacaktır..
Kültürel özgürlük ve çeşitlilik, vurgulamama izin verin, milliyetçilikle karıştırılmamalıdır. Özgün halkların kendi kültürel kapasitelerini tam anlamıyla geliştirmekte özgür olmalarının gerekliliği, sadece bir hak değil, bir ihtiyaçtır da. Modern kapitalizm eliyle büyük ölçüde kültürsüzleştirilmiş ve tektipleştirilmiş dünyanın yerini muazzam bir farklı kültürler mozaiği almadığı taktirde, dünya, iç karartan bir yer olur. Fakat yine aynı nedenle, halkların kültürel farklılıkları sınırlandırılması ve görünürdeki "kültürel farklılıkların, toplumsal cinsiyet, ırksal ve fiziksel üstünlük gibi biyolojik nosyonlara dayanması halinde, bu sefer dünya, tamamen bölünmüş hale gelecek ve halklar da birbirleriyle sürekli biçimde anlaşılmazlık içerisinde olacaktır. Tarihsel olarak, halkların ülke sınırları boyunca ulusal bütünleşmesinin, akrabalık toplumlarının temeli olan dar akrabalıktan daha geniş bir toplumsal alan ürettiği, aynen kentlerin kabilelerden daha geniş insani yakınlıkları beslemeye yatkın olması gibi, yabancılara daha açık olduğu bir durum da vardır. Fakat ne kabilesel yakınlıklar ne de ülke sınırları, insanlığın zengin fakat uyumlu kültürel çeşitlemelerle birlikte tam anlamıyla bir müşterekliğe ulaşma potansiyelinin gerçekleşmesini sağlamaz. Sınırların gezegenin üzerinde yeri yoktur, aklın manzarasında bir yerden fazlası değildirler.
Sayfa 190Kitabı okudu
Hiçbir toplumsal düzen, geliştirebileceği bütün üretici güçleri (teknoloji) hayata geçirmeden ortadan kalkmaz.
Marks- Ekonomi politiğin eleştirisine katkı.Kitabı okudu
Modern el sıkışmanın kökeni, kişinin sağ elinde silah olmadığının sembolik bir dışavurumunda yatmaktadır belki de.
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.