Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.
Bir gece vakti Nil Nehri kıyısında sırtlan ile timsah karşılaştılar ve selamladılar birbirlerini.
Sırtlan sordu:
"Günleriniz nasıl geçiyor?"
Timsah:
"Kötü geçiyor. Bazen acı çekiyor, bazen de üzüntüden ağlıyorum." dedi ve devam etti:
"Ama diğer canlılar diyor ki bunlar "timsah gözyaşları" ve bu da beni tarif edilmez şekilde yaralıyor."
Sırtlan şöyle dedi:
"Acıdan ve üzüntüden bahsediyorsun. Bir de beni düşün. Dünyanın güzelliklerini, harikalarını ve mucizelerini görüyor ve aldığım bu büyük zevkten dolayı gülüyorum. Ama ormandakiler diyorlar ki:
"Bu sırtlan gülümseyişi."