Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanların Makus Talihi Göç

Göç

H. Yıldırım Ağanoğlu

Göç Gönderileri

Göç kitaplarını, Göç sözleri ve alıntılarını, Göç yazarlarını, Göç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
“BALKANLARIN MAKÛS TALİHİ: GÖÇ…”
“Vatanımın bacaklarıma ve kollarıma ihtiyacı vardı. Ben de verdim..!” Evet, yanlış okumadık. Bu sözler, kitapta hikâyesi anlatılan iki bacağını ve bir de kolunu yitirmiş bir göçmene ait. Yaşadığı en kötü acılara rağmen kahramanca tevekkül edebilen bir vatan sevdalısı.. GÖÇ; Tüm toplumların olduğu gibi, Türk toplumun da makûs kaderi. Hangimiz
Göç
GöçH. Yıldırım Ağanoğlu · İz Yayıncılık · 201268 okunma
Reklam
Dil sorunu yaşamış Giritli atalarıma ithafen
“Girit’ten gelen Müslümanların büyük bir çoğunluğu da Türkçe bilmiyordu. Bir Girit göçmeninin hatıralarında bu durum bütün açıklığıyla dile getirilmiştir: ‘Anadilimiz olması gereken Türkçe’yi bilemeyişimizden bir burukluk duymuşumdur hep. Bizi buralara serpmişler, fakat dilimizi, geleceğimizi hesaba katmamışlardı. En kabadayımızın elli kadar Türkçe sözcük bildiğimizi söylersem sakın ayıplamayın beni. Hele okuryazar olanlarımız o kadar az ki, iki elin parmaklarını geçmezdi.’ Ayrıca Girit göçmenlerine Rumca konuşmaları dolayısıyla para cezası kesildiği, olayları yaşayanlar tarafından da aktarılmaktadır.”
Sayfa 294Kitabı okudu
Rumlar Türkçe, Türkler Rumca konuşuyordu!
“Rumlar Yunanistan’a gittiklerinde Türkçe’den başka bir dil konuşmuyorlardı. Bu durum onların Yunanistan’da büyük sıkıntı çekmelerine sebebiyet veriyordu. Bir Rum göçmen olan Nevşehirli Aleko: ‘Biz hep Türkçe konuşurduk. Ama Yunanistan’a gittiğimizde buradaki hükümet bize Zeybek Türkülerini ve saz çalmayı yasak etti.’ Bir Yunan iskân memurunun söyledikleri de ilginçtir: ‘Bu nasıl iştir! Rumca bilmeyen ve sadece Türkçe konuşan insanlar Yunanistan’a gelmiş. Türkçe bilmeyen insanlar da Türkiye’ye gidiyor!’ Yunan devleti bunlara ulusal bilinci ve dili kazandırabilmek için epey uğraşmıştı. Hatta bu insanlara Türk asıllı Hıristiyan bile denilirdi.”
Sayfa 300Kitabı okudu
Mübadelenin diğer yüzü: Yunanistan’a dönen Rumlar
“Anadolu’da bulunan Rumlar Türkiye’den ayrılmak hiç istememişler, ancak mecbur oldukları için göç etmek durumunda kalınca da buraları hiçbir zaman unutamamışlardır. Rumlar, örf, adet ve geleneklerini yaşatmaya çalışıp farklılıklarını sürdürmüşler ve daimi surette sıla hasreti yaşamışlardır. Yunanistan’a ilk gittiklerinde, Türk tohumu diyerek dışlanmışlardı. Mesela Türkiye’den giden Rumların ‘çay içme alışkınlıkları’, Yunanlılarda yoktur, onların sadece hastalandıklarında çay içtikleri söylenmektedir. Rumlar Yunanistan’a gittiklerinde çok eziyet de çekmişler, en kötü ve pis işlerde çalıştırılmışlar. Çadırlarda kötü hayat şartlarında yaşamışlar. Zengin Rumların çoğu buna dayanamayıp intihar etmişler. Birçok çocuk da sağlıksız ortamlarda hastalıklara yakalanıp ölmüşlerdi…”
Sayfa 299Kitabı okudu
Bulgar Mezalimi Şiiri: ‘Kulağında küpe olsun, unutma!’
“14 Ağustos 1913 tarihinde Tahirü’l Mevlevi’nin yazdığı bu şiir, Rumeli Muhacirîn-i İslâmiye Cemiyeti tarafından "Bulgar Mezalimi Şiiri-İntikam Levhası" halinde bastırılarak, muhacirlere gelir sağlamak amacıyla 20 paradan satışa çıkarılmıştır”. (
Göç
Göç
/s.160)
Reklam
Muhacir vs Mülteci
“Sözlüklerde geçen Muhacir ve Mülteci kelimeleri farklı manalar taşımaktadır. Kamus-ı Türkî’de, Muhacir: ‘Kendi ülkesinden ayrılarak yerleşmek üzere bir başka ülkeye, diyar-ı ahara giden kimse ya da aile, Göçmen’. Mülteci ise: ‘Başka bir ülkeye ve yere sığınmış ya da bir adama kaçıp himaye talep eden kimse,’ olarak geçmektedir. Muhacirler birtakım yardımlardan istifade ederken, mültecilere bu hak tanınmıyordu. Muhacir olarak kabul edilmek, muafiyet ve yardımlardan istifade etmek için gerekli şartlar şu şekilde sıralanıyordu: Ailece, kendi arzu ve istekleriyle gelerek, eski memleketlerine bir daha dönmemek üzere (ibraz edecekleri bir beyannameyle) alakalarını kesmek; kimlikleri araştırılıp, Hükümet’in gösterdiği yerde oturup, ticaret veya sanatla uğraşmaları gerekmekte idi.”
Sayfa 145Kitabı okudu
Devletin muhacirlere uyguladığı politikalar
“Devletin karşılaştığı problemlerden birisi, muhacirlere verilen hayvanlar ve arazilerin onlar tarafından elden çıkarılmakta olmasıdır. 28 Mart 1915 tarihli bir genel bildiride, bunun zaruretten yapıldığı, ancak bu durumdan Hazine’nin zarar gördüğü belirtilmektedir. Bu malların satışının engellenmesi için bu genelgede, büyükbaş hayvanların muhacir kelimesinin baş harfi olan M ile damgalanması, küçükbaş hayvanların ise boynuz ya da kulaklarından işaretlenmesi, bu hayvanları satın alanların elinden bunların derhal geri alınması, hayvanları elden çıkaran kişilere de bir daha hayvan verilmemesi, gibi maddeler vardı. Muhacirlere karşılıksız verilen arazinin kendilerine tesliminden itibaren 10 sene boyunca bunların satılması yasak ve cezaya tabi olması da en önde gelen maddelerindendi. Bu zorlayıcı tedbirler ile Devlet, muhacirleri iskân ettirdiği bölgelerde sabitlemek istemiştir.”
Sayfa 140Kitabı okudu
Dini zorlamalar
Bulgarlar, aldıkları birçok yerlerde Bulgar asıllı Müslüman Türkleri (Pomakları) din değiştirmeye zorluyorlardı. Bu sadece cami minarelerini yıkarak çan kulesi ekleyip, kiliseye dönüştürmek demek değildi. Din değiştiren bir Müslüman ailesinden kalan mirası alamamaktaydı. Ayrıca vaftiz edilmekse sonsuza dek lanetlenmeyi kabul etmek demekti. Hıristiyanlığı kabul etmemekte direnenlerin tırnakları, dişlerini sökmüşler, ağız ve burunlarını kesip, akıl almaz işkencelerle öldürmüşlerdi. Bulgar papazlardan oluşan ekipler Müslüman köylerine gidiyor, insanları sıraya soktuktan sonra onlara Bulgar isimleri veriyor, her bir Müslümanın alnına kutsal suyu sürüp vaftiz ettikten sonra ise, elindeki domuz etinden yapılma sucuktan yemeye zorluyorlardı. Sonra bu kişi ‘Hıristiyan olmuştur’, diye verilen vaftiz belgesiyle merasim sona eriyordu. Bundan sonra erkeklerin fes giymesi, kadınların tesettürü yasaklanıyordu. Nerede fesli biri yakalanırsa, fesine haç resmi çizilerek taciz edilip, şapka giymeye zorlanıyorlardı. İslam ahaliden kiliseye dönüştürülen camiilerde her Pazar Hıristiyan ayinleri olur, bunlara gitmezler ise her seferde 15 altın lira para cezasına çarptırılmakla, bu hususta ısrar edenler gizlice idam edilmekteydiler.”
Çeşitli göçmen kavimlerin adları
“Bulgarca konuşan Bulgar asıllı Müslümanlara ‘Pomak’ denmektedir. Slav asıllı Sırpça-Hırvatça dilini konuşan Bosna-Hersek Müslümanlarına ‘Boşnak’; Makedon asıllı Müslümanlara ‘Torbeş’, Kosova’da yaşayan Sırpça konuşan Müslümanlara ise ‘Goran’ adı verilmektedir. Fakat esas ilgi çeken, Osmanlı’dan sonra İslamiyeti seçen bu kavimlerin kesinlikle kendilerini Türk olarak kabul etmeleridir…”
285 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.