Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karanlıktan Korkma Çocuk

Gölge

Ahmet Naç

Gölge Gönderileri

Gölge kitaplarını, Gölge sözleri ve alıntılarını, Gölge yazarlarını, Gölge yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
240 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Geleceğin ve şimdinin tüm öğretmenlerinin okuması gereken kitap.. Kitap değil sadece, Gölge'nin ilkelerini, ideallerini, ülkemiz için yaptıklarını, yapmak istediklerini her şeyiyle gözler önüne seriyor. Nerede nasıl örnek almamız gerektiğini, O'nu 'örnek' almanın ne demek olduğunu tüm yönleriyle anlatıyor. Öğretmen kimliğini, eğitimci kişiliğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor. Ve Gölge'nin kim olduğu açıkça ortada. Ezberci eğitim sistemimizin yanlışlarını, eksiklerini, yapılması gerekenleri, doğru bilinip sorgulamadığımız her şeyi görülmesi gereken tüm yönleriyle anlatıyor. Sadece eğitim olarak öğretmenlere değil anne babalara çocuklarını yetiştirirken yaptıkları her söze her davranışa her ezbere bilgiye ve tutuma çok net biçimde eleştiriyor ve yanlışlarıyla, doğrularıyla, yapılması gerekenleriyle anlamamızı sağlıyor. Lisedeydim ve kitabın yazarı Ahmet Naç'ı TEDX konuşmasını izlediğimde 'İleride öğretmen olursam öğrencilerime, çocuklarıma böyle bir öğretmen olabilir miyim?' diye düşünmeden edememiştim. Sonra birkaç kere daha izledim o konuşmayı..Her izleyişinde elinde süpürgeyle bu konuşmayı yapan öğretmeni daha çok örnek almak istedim. Sonra gazete haberlerinde gördüm. Öğrencilerinin, velilerinin, okulunun ve ülkemizin sahip olabileceği en iyi öğretmenlerden biri olduğu aşikardı. Peki her öğretmen onun gibi olabilir miydi? Ya da hepimiz nasıl öğretmenler olacaktık? Ahmet Naç, Gölge'nin izinde, bu ülkenin yetiştireceği nice öğretmene örnek olacak öğretmen.. Her eğitimciye, tüm insanlara örnek olacak bir başucu kitabı.
Gölge
GölgeAhmet Naç · Doğan Kitap · 20181,196 okunma
Batan güneşlerin ardından, doğacak güneşlerin şafağında, ufuk çizgisinde ilerliyordu hâlâ... Mavi, O'nun üzerinde en güzel renkti.
Reklam
"Ey Türk Gençliği..." Afet, badem dalının açan çiçeklerine baktı. "Birinci vazifen..." Aydınlar, nefeslerini tuttu... "...ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir..." Gölge ise Trablusgarp çöllerindeydi. Sıcak rüzgâr yüzüne çarptı. Suratına yapışmış kum tanelerini temizledi elleriyle. "...senin en kıymetli hazinendir..." Çanakkale'de Bombasırtı'ndaydı... "...dahili ve harici bedhahların olacaktır..." Siperler arası sekiz metre... Ölüm muhakkaktı... "...Vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!" Bilenler Kuranıkerim okuyor, bilmeyenler kelimeyi şahadet getiriyor, ezan sesleri siperlerden yükseliyordu. "...Cebren ve hile ile..." Bandırma vapurunun güvertesinde yıldızları seyrediyordu. "...bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bil- fiil işgal edilmiş olabilir..." Samsun'da, yanında getirdiği batan güneşler yeniden doğuyordu... "...gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler..." Top sesleri Ankara'dan duyulmuştu... "...şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler..." Sakarya'da sol kanadı kırılmıştı. "...Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir..." Satıh, bütün vatandı... "...istikbalin evladı..." Başkomutandı, canını hiçe sayarak ordusunun başındaydı. "...vazifen; Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini..." Her şey bitti derken O'nun savaşı yeni başlamıştı. "...Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" Vatanın her karış toprağı kanla sulanmıştı...
İçi boş bir sevgiydi sadece yaşadığımız. Bir kitap gibiydi oysa O'nu sevmek. Biz sadece kapağının ışıltısında kaldık. İçinde yazanları ne okuduk ne de anladık...
"Peki, bir de şöyle sorayım. Bu ülkede yüzde 99'u domuz eti yemeyen Müslümanların yüzde kaçı kul hakkı yer? Yalan söyler? Hırsızlık yapar? Gıybet eder? Kötü söz söyler? İftira atar? Komşusuna kötü davranır, umursamaz? Var mı bunların tamamını dosdoğru yapan Müslüman? Elbette vardır ama çok çok az değil mi? Söylesenize yüzde kaçı adaletli davranır? Ahlak sahibi, saygılıdır?"
Mesele bu doğruları, en doğruları, ütopya olarak görülenleri her çocuk için başarmaktır... Ne parayla ne de son teknolojik sınıflarla... Dört duvar arasında, oturacak sıraları bile olmadan tüm dünyanın eğitim ezberi bozulabilir. Duvar mı dedim? Siktir et, duvarlar da olmasın. Açık olsun her yer püfür püfür eser... Oh mis!"
Reklam
Aslolan çağı yakalamak değil, tüm dünyaya çağ atlatmaktır. Tüm dünya çocukları için... Onları seçmeyerek, bizim mallığımız nedeniyle başarısız atfedilmelerine son vererek... Hepsinin ne kadar özel olduğunu, başarabileceğini göstererek...
Eğlenerek öğrenmek, eğlenceden başka bir anlam ifade etmez... Öğrenmenin kendisi, kafasının içindeki o zihin aktivitesi onu eğlendirirse işte o zaman tamamdır.
Matematik bir dildir. Dili okumasını ve yazmasını öğrenmeleri gerekiyor ki her şartta ustaca kullanabilsinler. O gücü, gücü kontrol etmeyi ve istedikleri şekilde kullanmanın zevkini yaşasınlar. Sonra bu 4'ü paydaya yazarsın 4 parça oluverir. Karekökün içine yazarsın bambaşka bir şey olur. Üstüne 2 koyarsın neler neler olur...
Diyorlar ki, 'Dünyayı mı değiştireceksin? Dünyayı değiştirmek çok zordur, bir ütopya bu.' Ama dünya bu kadar aptalken hiç zor değil inan bana."
Reklam
Matematik diye öğrettiğimiz ezberletmekten başka bir şey değil. Daha iyi ezberlesinler diye boncuklar, resimler, animasyonlar, tabletler, akıllı tahtalar, teknoloji kullanıyoruz. Buna da iyi eğitim deyip kendimizi bir güzel kandırıyoruz. Teknolojiyle yaptığımız sadece daha iyi ezberletmekten ötesi değil. Matematiğin ne olduğunu, özünü, mantığını anlatmıyoruz. Sonra ileride denklemler, problemler falan gelince, neden yapamadı! Yapamaz tabii, biz ona matematik öğretmedik ki! Tek yaptığımız ezberletmek.
Büyüdüklerinde kitap okumamalarına şaşmamalı o zaman. O hiç kitap okumadı çünkü. Kitap okumak, o dünyanın içine girmektir. Bu sınırsız olasılıklar bizi kitap okumaya teşvik eder. O dünyada olmak isteriz. O yüzden en iyi arkadaşımızdır. Ama sen kitabın sayfalarına içeriğe göre resimleri çiz, kitabın dünyasına zihninde girmesine izin verme, onun yerine sen göster her şeyi, sonra ileride niye kitap okuyup o dünyaya girmeyi istemiyorlar, de!
Neden hikâye kitapları resimlidir? Dikkat çekiyor diye, okusunlar diye. Üzgünüm ama tüm dünya yanılıyor. Halbuki o resimler var diye okumuş oluyorlar. Resimsiz olmalı. Okuduğunda bir ağaç mı var? O zaman o ağacı kendi zihninde canlandırmalı.
".. İyi öğretmenlik, sen varken olan değil, sen yokken olandır."
"Evlerine kadar girmek zorundasınız" dedi Ozan. "Kendi odası olmayabilir ama en azından yataklarını kendileri toplamalı, kıyafetlerini tek başına giymeli. Yemeğin hazırlanmasında ve bulaşıkların toplanmasında sorumluluğu olmalı mesela. Bizim annelerimiz çocuklarının üstüne o kadar düşüyor ki; bu gelenekleri, geçmişten gelen bu ezberleri bozmak çok zor. Üşümesin diye kat kat giydirmeler, çantasını onun yerine taşımalar, ağzına lokmaları parçalayıp sokmalar, ayakkabısını bağlamalar neler neler... Ergenlikte bile devam ediyor. En bilinçli dediğimiz veli bile yapıyor bunu.
1.267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.