Gölge İş

Ivan Illich
8/10
2 Kişi
11
Okunma
4
Beğeni
1.024
Görüntülenme
Bir tarihçi olarak tamamen yeni olma iddiası taşıyan her şeye şüpheyle yaklaşırım. Bir fikrin öncüllerini tespit edemezsem, derhal bunun aptalca bir fikir olduğundan şüphe ederim. Eğer geçmişte yaşamış insanlardan tanışık olduğum ve hayalimde beni şaşırtan şey hakkında tartışabileceğim birisini bulamazsam kendimi son derece yalnız ve bugünkü kısıtlı ufkuma mahkûm kalmış hissederim. Bu kitapta derlenen yazılar gölge ekonominin yükselişine odaklanıyor. Bu terimi parasallaştırılmış sektöre dahil olmayan, ama sanayi öncesi toplumlarda da rastlanmayan bazı faaliyetler hakkında konuşmak için icat ettim. Öğretilmiş anadil edinimi de bu kitapta üzerine eğildiğim örneklerden bir tanesi. Karl Polanyi'nin modern tarihi piyasa ekonomisinin 'ilişiksizleşme' süreci olarak tarif edişine katılıyorum. Ancak bu benzeri olmayan modern ve ilişiksizleşmiş ekonomiyi, formel ekonomiye ait terimlerin rahatça uygulanabileceği bir perspektif kullanarak incelemiyorum. Daha ziyade gölgede kalan diğer tarafla ilgileniyorum. Gölge ekonominin formel ekonomi kategorisine dahil olmayan ve antropolojinin geçimlik kültürlere dair araştırmalarında kullanabileceği özelliklerini tarif etmek istiyorum. On dokuzuncu yüzyıl başlarının tarihine baktığımda parasallaştırmanın ilerleyişi ile birlikte parasallaşmamış ve diğerini tamamlayan bir yarıkürenin ortaya çıktığını görüyorum. Bu iki yarıküre eşit derecede, ama farklı şekillerde, endüstri öncesi toplumların genel yapısına yabancı. Her ikisi de çevrenin kullanım değerini ortadan kaldırıyor ve geçimlik ekonomiyi yok ediyor. Gölge ekonominin yükselişine paralel olarak, karşılığı maaşla ödenmeyen ancak hane halkının piyasadan bağımsızlaşmasına hiçbir katkısı olmayan yeni bir emek türünün ortaya çıktığını gözlemliyorum. Aslında başlıca örneği ev kadınının geçimlik olmayan, yani evsel alanda yaptığı, gölge iş olan bu yeni faaliyet türü, evin parasını kazanan kişinin ortaya çıkışı için de gerekli koşuldur. Modern ücretli emek kadar yeni bir fenomen olan gölge iş, meta-yoğun toplumun bekası için daha gerekli bile olabilir. Bunun geçime odaklı halk kültürlerine has vernaküler etkinliklerden farkı, araştırmamın en zorlu ve en çok sonuç veren bölümünü oluşturuyor. -Ivan Illich- (Tanıtım Bülteninden)
160 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Gölge İş
160 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Ivan Illich'in Türkçeye Gölge İş adıyla çevrilen kitabı, 1979 - 1980 yılları arasındaki yazdığı denemelerden oluşmaktadır. Illich bu yazıları ileri de planladığı bazı çalışmalar için de taslak
Gölge İş
Gölge İşIvan Illich · Yeni İnsan Yayınları · 201311 okunma

Yazar Hakkında

Ivan Illich
Ivan IllichYazar · 11 kitap
Ivan Illich, (1926-2002) Avusturyalı filozof ve toplum eleştirmeni. Çağdaş batı kültürü, kurumları ve eğitim, çalışma hayatı, enerjinin kullanımı, ekonomik gelişme, sağlık vb. alanlardaki etkileri üzerine eleştirel incelemeler kaleme almıştır. 1926 yılında Viyana'da Hırvat bir baba ve Seferat-Yahudi bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının gelir durumu sebebiyle pek çok ülkeyi gezip görme imkanına kavuştu. İtalyanca, Fransızca ve Almancayı ana dilleri gibi bilirken, daha sonra bu dillere Sırpça-Hırvatça, Antik Yunan ve Latin dilleri, İspanyolca, Portekizce, Hindi vs. de ekledi. İtalya'da Florence Üniversitesi'nde Histoloji ve Kristalografi, Vatikan'da Pontifical Gregorian Üniversitesi'nde teoloji ve felsefe, Salzburg'da Ortaçağ Tarihi eğitimi gördü. Porto Riko Katolik Üniversitesi başkan yardımcılığına getirildi. 1961'de Meksika Cuernavaca'da Centro Intercultural de Documentacién (CIDOC, International Documentation of Center) kurdu. Merkezin araştırmaları Vatikan ve CIA ile çatışmasına sebep oldu. Illich 1970'lerde Fransa'daki sol entelektüel çevrede popüler olmasına karşın François Mitterrand'ın 1981'deki seçiminden sonra Fransız solunun hükümete gelmesiyle birlikte görüşleri fazla kötümser bulunduğundan bu çevrelerdeki etkisi gün geçtikçe azalmıştır. Hayatının sonraki yıllarında kansere yakalandı ve eleştirdiği kurumsallaşmış tıp yerine geleneksel metotlara başvurdu. Hastalığının ilk aşamalarında tümör ile ilgili bir doktora danışmış ancak kendisine konuşma yeteneğinin kaybolma ihtimalinin çok yüksek olduğu söylenmişti. "Ölümlülüğüm" diye adlandırdığı tümör ile hayatının sonuna kadar yaşadı. Eserlerinden (Şenlikli Toplum adlı eserinden) Araçların aşırı ölçüde gelişmesi, insanları çok yeni biçimlerde tehdit etmektedir. Bu tehditler geleneksel angarya ve haksız muameleye benzemekle birlikte, yeni bir kategori oluştururlar. Çünkü bunları yaratanlar da, kurbanları da aynı kişilerdir: Yıkıcılıkta sınır tanımayan araçları hem yöneten hem de talep eden kişiler. Bu oyunda, başlangıçta bazıları kazansa da, sonuçta herkes her şeyini kaybeder... Araçların insanlara yönelik taleplerinin maliyeti gittikçe artmaktadır. İnsanı araçlarının hizmetine girecek duruma getirmenin maliyetindeki artış, bütün üretimde ağırlığın mallardan hizmetlere doğru kaymasıyla kendini göstermektedir. Hayat dengesinin, büyüyen endüstrilerin dinamiğine gösterdiği direnci kırmak için, insanın gittikçe daha çok yönlendirilip denetlenmesi gerekmektedir. Bu yönlendirme, eğitsel, tıbbi ve yönetsel tedavi biçimini alır. Eğitim, rekabetçi tüketiciler yaratır; tıp, bunların artık ihtiyaç duymağa başladığı yönlendirilmiş çevrede varlıklarını sürdürmelerini sağlar; bürokrasi ise, insanların anlamsız işleri yerine getirebilmesi için toplumsal denetim uygulamanın gerekliliğini yansıtır. Buna paralel olarak, yeni ayrıcalık düzeylerinin ordu, polis ve güvenlik önlemleriyle korunmasının maliyetinde görülen artış da, tüketim toplumunda kaçınılmaz olarak iki tür köle bulunduğunu gösterir: Vazgeçilmez alışkanlıkların kölesi olanlarla kıskançlığın kölesi olanlar. (Okulsuz Toplum adlı eserinden) Günümüzde okul sistemi tarih boyunca güçlü kiliseler için geçerli olan üç işlevi yerine getirmektedir. Okul hem toplum mitinin kaynağı, hem bu mitin tezatlarının kurumsallaştırılması ve hem de mit ile gerçeklik arasında uyumsuzluğu tekrar üretecek ve gizleyecek olan ritüel mekanıdır...Özgür bir toplumun, modern bir okulda oluşturulabileceği görüşü paradoksal bir iddiadır. Bireysel özgürlüğü garanti altına alma, bir öğretmenin öğrencileriyle meşguliyetinde tamamiyle gözardı edilmektedir. Öğretmen sahip olduğu kişiliğini yargı, ideoloji ve doktor işlevleriyle birleştirdiğinde, toplumun temel yapısı, yaşam için hazırlanması gereken süreçle amacından saptırılmaktadır. Bu üç gücü birleştiren bir öğretmen, öğrencinin yasal veya ekonomik reşit olmama durumunu meydana getiren ya da özgür toplanma hakkını kısıtlayan yasalara göre öğrencinin haklarını daha fazla kısıtlar. Ağaçları yaşken eğip bükmek sevgili öğretmenlerin içtenlikle yerine getirdikleri kutsal ve benzersiz bir vazifedir. (Sağlığın Gaspı adlı eserinden) Maalesef, yararı olmamasının yanı sıra zararı da olmayan tıp hizmeti, gittikçe büyüyen tıp kurumunun günümüz toplumuna verdiği zararların yanında çok önemsiz kalır. Teknik tıbbi müdahalelerden kaynaklanan ağrı, fonksiyon bozukluğu, sakatlık ve acı günümüzde trafik ve iş kazalarıyla ve hatta savaşla ilgili etkinliklerle bile yarışır duruma gelmiş ve tıbbın zararlarını günümüzün en hızlı yayılan salgınlarından biri haline getirmiştir...Gücünü yasa ve dinden ayrı tutmakta hep diretmiş olan Batı tıbbı şimdi tersine, onların da ötesine geçmiştir. Bazı endüstri toplumlarında sosyal etiketleme, her sapkınlığın tıbbi bir etiket taşıdığı noktaya dek tıplaşmıştır. Böylece, tıbbi teşhisin ahlaki ögesinin karanlıkta kalması, Asklepios otoritesini totaliter bir güçle donatmıştır...
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.