Hikayelerimizin amacının kendimizi cezalandırmak değil, tersine kendimizi sevmeyi öğretmek olduğunu kabullendiğimizde, onların gerçek amacını kavrar ve doğru değerlendirmeleri yaparız. Aksi halde onları gerektiği şekilde kullanamayız. Eğer gidişata bırakırsan, Evren’in genel müdürlüğünden istifa edersen ve dramın başrolünü oynamayı bırakırsan, hayatının daha kolay olacağına ve ruhunun derinden gelen sesini duyacağına söz veriyorum.
Tüm yaşamımız boyunca birtakım hisler, inançlar ve çıkarımlara sahip oluruz ve tümünü de hikayelerimizde biriktiririz. Egolarımızın içinde yer aldıklarından, hikayelerimiz ağırdır, aynı şekilde egolarımız da!
Bir zamanlar, haham Moshe Levin, bana Talmud’dan bir hikaye anlatmıştı. Bir insana, “tozdan ve küllerden ibaret bir şeyim” sözcüklerini yazması, bu kağıdı cebine koyması ve bu yazı üzerine meditasyon yapması söylenmiş. Sonra, başka bir kağıda, “tüm Evren sadece benim için yaratıldı” cümlesini yazması ve bunu da öbür cebine koyması söylenmiş. Arayış içinde olan insan her iki fikir için de meditasyon yaparken fark etmiş ki her ikisi de aynı anda, aynı oranda doğrudur!
Bütün acılarımızın bir amacı vardır! Bu amaç öğreticidir, rehberdir, dünyaya hizmet etmemiz için gerekli bilgeliği sağlar. Oysa bizler travmalarımızı, yaralarımızı kendimizi yermek, küçültmek için kullanırız.
Sevmediğiniz patronunuz aslında yansıttığı adam değil !
Hayattaki en korkunç tepki “umursanmamak”tır.Çevremizin böyle bir tepki vermesi bize, hayatımızın, varlığımızın artık hiçbir değeri olmadığını hissettirir.Çoğumuz görünmez adam olmaktansa , sevilmeyen adam olmayı tercih ederiz.