Ortaçağda Sanat, Felsefe ve Din Arasındaki Benzerliklerin İncelenmesi

Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe

Erwin Panofsky

En Beğenilen Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe Gönderileri

En Beğenilen Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe kitaplarını, en beğenilen Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe yazarlarını, en beğenilen Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ortaçağ insanının tanrısal açınlama konusunda bilebildiği her şey ve diğer konularda da doğru olarak kabul ettiği şeylerin çoğu, ona otoriteler (auctoritates) tarafından aktarılmıştı. Bu otoriteler, öncelikle, Incil’in onayladığı “asli ve reddedilemez” (proprie et ex necessitate) bilgi kaynakları olan kutsal kitaplardı, ik in c i olarak, “asli” ama yalnızca “olası” bilgiler sağlayan kilise papazlarının öğretileri ve son olarak da “asli olmayan” (extranea) ve bu nedenle de yalnızca “olası” olan bilgileri sağlayan “filozoflar”dı.
Sayfa 51 - KabalcıKitabı okudu
Hem mistisizm hem de nominalizm, bireyi kişisel duyum ve psikolojik deneyimle yetinmek zorunda bırakır; (...) Ama mistik, duyularını görsel imgelerin ve duygusal uyarımların toplayıcılan olarak ele alır; nominalist ise, gerçeğin taşıyıcıları olarak. Mistik sezgi, insanla Tanrı arasındaki ve Kutsal Üçlü'nün tek tek kişileri arasındaki ayrımın dahi ötesinde bir birlik üzerine odaklanmışken, nominalist sezgi tek tek nesnelerin ve psikolojik süreçlerin çokluğu üzerine odaklanmıştır.
Reklam
Perspektif, Ockham’m deyimini kullanacak olursak, subjenin objeyi dolaysızsezişinin kaydedilmesidir. Böylece perspektif, modern “natüralizm” için yolu açar ve görsel anlatımı sonsuzluk kavramına ekler; çünkü perspektif kaçış noktası, ancak “paralellerin kesiştiği noktanın izdüşümü” olarak tanımlanabilir.
Sayfa 18 - KabalcıKitabı okudu
İnancı açıklığa kavuşturmak için akıla, akıllı açıklığa kavuştur­mak için imgeleme başvurmayı gerekli gören anlayış, imgelemi açık­lığa kavuşturmak için de duyulara başvurmuştur.
Skolastik öncesi düşünce akıl ile inancı geçirimsiz bir duvar ile bir birinden ayırmıştı; tıpkı Romanesk bir yapının (Resim 8), binanın içinde de dışında da bulunsak, bize sınırları kesin bir biçimde belirlenmiş ve geçirimsiz bir hacim izlenimi veriyor olması gibi. Mistisizm aklı tamamen inancın içine itti; nominalizm ise akıl ile inancı tamamen birbirinden ayırdı. Her iki tutumun da, geç Gotik “hail church”lerde ifadesini bulduğu söylenebilir. Bu kiliselerin ambara benzeyen dış kabukları, çoğu zaman, insanda sonsuzmuş izlenimi uyandıran ve delişmence pitoresk olan iç mekânı (Resim 9) çevreler. Böylece, dışarıdan bakıldığında sınırları belirlenmiş ve sızılması olanaksız bir mekân izlenimi verirken içeriden sınırsız ve geçirgen bir mekân etkisi uyandırır. Yüksek Skolastik felsefe, inancın kutsal tapmağını kesin bir biçimde sınırlandırarak onu akılcı bilgi alanından ayırdı. Ama yine de bu tapınağın içindeki şeylerin açıkça algılanabilir kalmasında ısrar etti. Böyleceyüksek Gotik mimarlık da, iç mekânı evrensel boşluktan ayırırken, iç mekânın, kendisini çevreleyen dış yapı aracılığıyla dışarıdan algılanabilmesi konusunda ısrar etti (Resim 1 5 ve 16); öyle ki, örneğin nefin enine kesiti fasattan okunabilmeliydi.
Sayfa 36 - KabalcıKitabı okudu
Aristotelesçiliğin bile tersine, nominalistler gerçek varoluşu tümellere (universals) değil tekillere (particulars) bağladılar; ve böylece de yüksek Skolastik'in karabasanı olan "bireyselleştirici ilke" (principum individuationis) sorunu kendiliğinden çözümlenmiş oldu. Peter Aureolus'un deyişiyle, "her şey kendisinden ötürü tektir, başka hiçbir şeyden değil."
Reklam
39 öğeden 51 ile 39 arasındakiler gösteriliyor.