Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ortaçağda Sanat, Felsefe ve Din Arasındaki Benzerliklerin İncelenmesi

Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe

Erwin Panofsky

Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe Gönderileri

Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe kitaplarını, Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe sözleri ve alıntılarını, Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe yazarlarını, Gotik Mimarlık ve Skolastik Felsefe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Romanesk dönemde mimarlık tarihinin en büyük isimleri Benedikten manastırlardan, yüksek Gotik döneminde katedrallerden, geç Gotik'te ise bölge kiliselerinden (parish church) çıkmışlardır.
I. Dünya Savaşı sırasında kaburgaları top mermileriyle kırılmış olmasına karşın yıkılmadan durabilen bazı Gotik tonozların varlığının bilinmesi, bu tonozların, kaburgalarının inşa edilmelerinden 7 yüzyıl sonra değil de 7 hafta sonra kırılmaları durumunda da yıkılmadan kalabileceklerini göstermez. Çünkü, eski taş örgü, zamanla birbirine gerçek anlamda yapışarak öylesine kaynaşır ki, büyük duvar parçalarının dahi, altlarındaki desteği yitirdikten sonra asılı olarak durabildiğini görmek mümkündür.
Reklam
Aristotelesçiliğin bile tersine, nominalistler gerçek varoluşu tümellere (universals) değil tekillere (particulars) bağladılar; ve böylece de yüksek Skolastik'in karabasanı olan "bireyselleştirici ilke" (principum individuationis) sorunu kendiliğinden çözümlenmiş oldu. Peter Aureolus'un deyişiyle, "her şey kendisinden ötürü tektir, başka hiçbir şeyden değil."
Portreler, manzaralar ve iç mekân resimlerinin izleyiciye sonsuzluk duygusunu, Tanrı'nın sınırsız yaratıcılığının ve evrendeki sonsuz çeşitliliğin bilincini duyumsatarak vermesine karşın, Meryem betimleri bu duyguyu, izleyicinin kendi varlığı ile bizzat Yaratan'ın sınırsızlığı içine dalmasına olanak vererek sağlar.
Gerçekliğin niteliği sadece ve sadece görüsel bilme ile kavranana, yani dolaysız duyularla algılanan tek tek "şeylere ve dolaysız iç deneyimlerle bilinen belirli psikolojik durum veya davranışlara (sevinç, hüzün, istek, vb.) ait olduğuna göre; tüm bu "gerçek" olan şeyler -yani fiziki nesneler dünyası ve psikolojik süreçler dünyası- hiçbir zaman akılcı olamaz.
Hem mistisizm hem de nominalizm, bireyi kişisel duyum ve psikolojik deneyimle yetinmek zorunda bırakır; (...) Ama mistik, duyularını görsel imgelerin ve duygusal uyarımların toplayıcılan olarak ele alır; nominalist ise, gerçeğin taşıyıcıları olarak. Mistik sezgi, insanla Tanrı arasındaki ve Kutsal Üçlü'nün tek tek kişileri arasındaki ayrımın dahi ötesinde bir birlik üzerine odaklanmışken, nominalist sezgi tek tek nesnelerin ve psikolojik süreçlerin çokluğu üzerine odaklanmıştır.
Reklam
Gotik heykelleriyle, henüz natüralistik sayılamasa bile oldukça natürel olan yüksek Gotik hayvan ve bitki süslemeleri, Aristotelesçiliğin zaferini ilan eder. Ölümsüzlüğü kabul edilmekle birlikte, artık insan ruhu bedenden bağımsız bir töz olmaktan çok, bedenin kendisinin organize edici ve birleştirici ilkesi olarak düşünülmekteydi. Bir bitki, bitki ideasının bir kopyası olarak değil, bir bitki olarak vardı. Tanrı'nın varlığının da; a priori olmaktan çok, O'nun yarattıkları ile kanıtlanabileceğine inanılmaktaydı.
Hem mistisizm hem de nominalizm, sonlu ile sonsuz arasındaki sınırın kaldırılmasıyla son bulur; ancak mistik, insan ruhunun tanrıya ulaşarak kendini söndüreceğine (son bulacağına) inandığından, "ben" i (ego) sonsuzlaştırma eğilimindedir. Oysa nominalist, fiziksel dünyayı sonsuzlaştırma eğilimindedir; çünkü o, sonsuz bir fiziksel evren düşüncesinde hiçbir çelişki görmez ve buna yönelik teolojik itirazları reddeder.
Reklam
Kuşkusuz Normandiya ve birkaç istisna dışında İngiltere, bu dü­ şünceyi tamamen reddettiler ve geleneksel pencereyi, kullanılabilir alanın tamamını dolduracak kadar genişletmekle yetindiler (Oysa İtalya, tipik bir biçimde, gül pencereyi özünde anti-Gotik olan nite­ liğinden ötürü coşkuyla karşıladı).53 Bununla beraber, Royal Doma­ in ve Champagne’m mimarları, St. Denis’nin otoritesi ile onaylanmış olan bir motifi kabullenmek zorunluluğunu duydular
Nasıl ki Hümanist akıl en fazla “uyum”u aramışsa (yazında sözcüklerin kusursuz kullanılması, mimarlıkta -Vasari’nin Gotik yapılarda ne yazık ki göremediği-43 kusursuz oranlar), Skolastik akıl da azami açık-seçikliği aramıştır. Skolastik akıl -tıpkı düşüncenin dil yoluyla açık seçik ifade edilmesini istediği gibi- mimarlıkta işlevin, gerekli olsun ya da olmasın, biçim aracılığıyla açıklanması konusunda ısrarlı davranmıştır.
Sayfa 48
Biz, ne salt işlevselcilik anlamında bir “akılcılık” ile karşı karşıyayız, ne de modern “sanat sanat içindir” (I’art pour I’art) estetiği anlamında bir “gözboyama” ile. Bizim burada karşı karşıya olduğumuz şey, Thomas Aquinas’nm nam et sensus ratio quaedam est (duyum, bilmenin kesin aracıdır) düşüncesinin -deyim yerindeyse- görselleşmesidir. Tamamen Skolastik alışkanlıklarla donatılmış bir insanın bir mimari sunuş tarzına bakışı, tıpkı bir yazınsal sunuş tarzına bakışı gibi, açıklığa kavuşturma (manifestatio) açısından olacaktır. O, bir katedrali oluşturan çeşitli elemanların birincil amacının yapının stabilitesini sağlamak olduğu düşüncesini veri olarak kabul eder; tıpkı bir Summa’yı oluşturan elemanların birincil amacının Summa’nın geçerliliğini sağlamak olduğu düşüncesini veri olarak kabul etmesi gibi.
Sayfa 47
Mistisizm aklı tamamen inancın içine itti; nominalizm ise akıl ile inancı tamamen birbirinden ayırdı. Her iki tutumun da, geç Gotik “hail church”lerde ifadesini bulduğu söylenebilir.
Sayfa 36
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.