Hayatın tüm ciddiyeti özgürlüğümüzden gelir. Beslediğimiz hisler, büyüttüğümüz tutkular; düşünüp tarttığımız, yapmaya karar verdiğimiz ve icra ettiğimiz işler; kısacası bizden kaynaklanan ve bize ait olanlar: İşte hayata genelde ciddi bazen de dramatik bir boyut kazandıran şeyler bunlardır. Tüm bunları güldürüye çevirmek için ne gerekir? Görünürdeki özgürlüğün ardında, iplerle oynanan bir oyunun gizlendiğini ve şairin dediği gibi hepimizin “ipleri mukadderatın elinde/ basit kuklalar” olduğumuzu tasavvur etmek yeterlidir.
“Ama gülmede yine de estetik bir yan vardır çünkü gülünç, tam da birey ve toplum kendi devamını sağlama endişesinden kurtulduğunda ve kendine birer sanat eseriymiş gibi muamele etmeye başladığında doğar.”
Kimsenin alçakgönüllü doğduğunu sanmıyorum ,meğerki tümüyle fiziksel bir utangaçlığa alçakgönüllülük adı verilsin ,ki zaten bu tür bir utangaçlık kibir denilen şeye sanıldığından daha yakındır .Gerçek alçakgönüllülük ancak kendini beğenmişlik üzerine düşünmekle elde edilebilir.Ancak başkasının yanılgılarının görülmesinden ve aynı yanılgılara sürüklenme korkusundan doğar .Kendimizle ilgili söylediğimiz ve düşündüğümüz şeylere dair bilimsel bir ihtiyatlılık içinde olmaya benzer . İyileştirmeler le ve düzeltmelerle olur. Kısacası kazanılan bir erdemdir .
Bir hayvana gülünebilir ama bu onda insani bir tavır veya ifade yakaladığımız içindir .Bir şapkaya gülünebilir fakat bu durumda alaya aldığımız şey bir keçe veya hasır parçası değil insanların ona verdiği biçimdir,yani insan kaprisinin girdiği kalıptır.
Profesyonel mizahçılar bir cümleyi işitir işitmez onu tersine çevirerek bir anlam elde edip edemeyeceklerine bakarlar ;örneğin özneyi nesne ,nesneyi özne haline getirerek .Bir fikri az çok eğlenceli biçimde reddetmekte bu yola sık başvurulur .Labiche'in bir güldürüsünde karakterlerden biri balkonunu kirleten üst kat komşusuna çıkışır:"Piponuzu niçin terasıma silkiyorsunuz?"Komşu şöyle cevap verir :"Terasınızı niçin pipomun altına koyuyorsunuz?"