Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülünç Hakikatler

Osman Yüksel Serdengeçti

Gülünç Hakikatler Gönderileri

Gülünç Hakikatler kitaplarını, Gülünç Hakikatler sözleri ve alıntılarını, Gülünç Hakikatler yazarlarını, Gülünç Hakikatler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk Ne Demiş? !
3 Mayıs 1944 Nümayişlerinde emniyete alınmıştık. Hamd olsun o zamandan beri emniyet altındayız ya! O zaman, vaktiyle Atatürk'ün yanında hizmet etmiş sivil polislerden biri anlatmıştı: "Bir gün Atatürk yine o meşhur âlemlerinden birini yaşıyor, yaşatıyordu. Salona büyük bir masa kurulmuştu. Ata hem içiyor, hem konuşuyordu. Bir aralık durdu, etrafındakilere: "Söyleyin bakalım, bu millet ben öldükten sonra hakkımda ne diyecek?" Hâzırun sıra ile sorguya çekildi. Kimi münci, kimi dâhi, kimi bu milleti ve bu vatanı yoktan var eden insan demişler. Hatta Allah'a, peygambere kadar yol alan olmuş. Atatürk gülmüş, "hayır, demiş, hayır... Hiçbiriniz bilemediniz. Bakın ne diyecek bu millet benim hakkımda... Bu Adamın etrafını böyle PUŞT PEZEVENK takımı sarmasaydı memlekete daha çok hizmetler yapacaktı." Atatürk'ün bu sözü üzerine etraftan öylesine bir alkış kopmuş ki Ata'nın elindeki kadeh düşmüş!.
Gülünç Hakikatler, Osman Yüksel Serdengeçti SAYFA 20Kitabı okudu
BU KERVAN BÖYLE GİTMEZ İster beni hoş görün, ister vurun öldürün, İster bir câni gibi zindanda süründürün, Yeter artık, illâllah şu yangını söndürün! Amerikan doları bu yangına kâr etmez Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez Her yerden yükselirken âvâze-i sefalet Yurdu cennet gösterir radyo denen kör âlet Allahım bu ne ister,
Reklam
"Korktuğunuz şey nedir? Taûn salgını mı var, frengi salgını mı? Memlekette günden güne türlü cinayetler ve ihanetler artıyor, ahlâk bozuluyor. Milletin istikbali tehlikede. Bu sayın baylar bundan korkmuyorlar da birkaç kocakarının örtündüğü çarşaftan mı korkuyorlar?"
komünizm yalanı
Konya Cezaevinde, vaktiyle Bursa hapishanesinde bulunmuş, Nâzım Hikmet'i gayet iyi tanıyan mahkumlardan biri anlatmıştı: Ben Bursa'da iken mahkum arkadaşlardan biri komünizmi merak eder. Doğru Nâzım Hikmet'in yanına gider. Sorar Nazım Hikmet'e: "Ağabey, komünizm nedir?" Nâzım, cebini göstererek: "Sok elini buraya" der. Mahkum çekinerek sokar. Ne kadar para varsa al der Nazım. Mahkum alır. İki yirmibeş kuruşluk varmış. Kızıl şair, 25 kuruşluklardan birini ona verir, birini kendisi alır. İşte, der, komünizm budur. Bu hareket mahkumun hoşuna gider. Nâzım Hikmet'le lâubali olmaya başlar. Bir gün elini cebine sokuverir. Bakar ki iki elli liralık var. Birini Nâzım Hikmet'e verir, birini kendi almak ister. Fakat komünist şair dehşetli kızar, adamı yanından kovar ve elli lirayı zorla alır. Bu hadiseyi dinledikten sonra, meğer dedik, komünizm ne kadar da ucuzmuş: Olmuşu 25 kuruş.
104 syf.
10/10 puan verdi
Kıravatsız Osman
Osman abiyle ilgili çok biyografik eser okudum. Biyografik eser okumadan önce çok ketum bir insan olduğunu düşündüğüm Serdengeçti'nin aslında Gülünç bir insan olduğunu gördüm.Okuduğum eserde de mizahi yönünün ağırlığı (hiciv) baskın. Kısa kısa paraflardan oluşan eser düşündürürken güldürüyor. Ara ara tabutluk hatıralarını paylaşması gülünç olmayan hakikatler olsa da , C.H.partili vekiller için yapmış olduğu benzetme hafızamdan silinmeyecek. C.H.P vekillerine akıl gerekmez. Doyuracak bir mide, oy çokluğuyla kabul için parmak yeterlidir.
Gülünç Hakikatler
Gülünç HakikatlerOsman Yüksel Serdengeçti · Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları · 2018144 okunma
Reklam
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! Diyor üstad şiirinde. Ben bu şiirin bu kısmına en çokta Serdengeçti ağabeyi yakıştırıyorum. Hem saf bir çocuk gibi neşeli hem de Allah yolunun divanesi. Zor zamanların güzel adamlarından bir tanesi Serdengeçti ağabey... Hakkında çok şeyler dinledim, okudum. Bahsedenlerin hepsi de samimi olduğuna hemfikirdir Serdengeçti ağabeyin. Ömrünü rejim ve inkilaplara muhalefetle geçirmiş, parasını da fakir talebelere bölüştürmüş güzel bir mümin. Tabi ömrünün bir kısmı da böylelikle mahkeme ve zindanlarda geçip garibanlıkla devam edegelmiştir. Sözünü her daim en üst perdeden söyleyip neticesine de katlanmış Serdengeçti ağabey. Ömrü samimi olan adamın kitabı da bir o kadar samimidir. Rabbim gani gani rahmet eylesin, âmin.
Gülünç Hakikatler
Gülünç HakikatlerOsman Yüksel Serdengeçti · Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları · 2018144 okunma
C. M. Partililerin afişleri, levhaları çok enteresandı. Sakallı bir cemaatin elindeki levhalarda şöyle yazılı idi: Ey Nâs! Eğer Müslümanlığın geri gelmesini istiyorsan reyini bizim fırkaya ver. Dinsizlere din, donsuzlara don! Metreslik, odalık yok, teaddüd-ü zevcât var! Zannetme ki bir çiçekle yaz gelir, Bir avrat da bir erkeğe az gelir! Ne fuhuş, ne içki, ne bâde Yalnız dörde kadar müsaade.. (Serdengeçti abinin gördüğü rüya.)
Sayfa 101Kitabı okudu
Osman Yüksel, Serdengeçti'de neşrettiği "Ayasofya" yazısından dolayı mahkemeye verilmişti. Bir hayli gürültülere, heyecanlı sahnelere vesile olan bu mahke mede, Savcının "Efendim Ayasofya aslında zaten kilisedir; maznunun bu mesele üzerinde ısrarla durması, böyle heyecanlı, kışkırtıcı yazılar yazması manasızdır" deyince, Serdengeçti: "Muhterem hâkimlerim, aslında Anadolu da diyar-ı Rum'du. Aslında böyleydi, böyle söyleniyordu, diye güzel Anadolumuzu Rumlara peşkeş mi çekeceğiz? Sayın savcımızdan soruyorum: Kendi zihniyetlerine göre bizim de aslımızın maymun olduğu söyleniyor. İddia makamında bulunan savcımız kendisinin maymun olduğunu söyleyebilir mi?"
Bizim Serdengeçti ömür adam. Muhakkak her şeyin tuhaf bir tarafını bulur, yakalar. İnsanın yüzüne de söyleyiverir. Bir gün Ankara'da Kızılay'da eski fakülte arkadaşlarından bir kıza rastlar. Konuşmaya başlarlar: -Nasılsın Osman? -Ben iyiyim. Hapishane hapishane dolaşıyorum. Sen nasılsın? -Ben de iyiyim? -Daha evlenmedin mi kız? Kız, Serdengeçti'nin bu suali karşısında şaşırır. Sonra kendini toparlar: -Hayır evlenmedim, doktora vereceğim... Serdengeçti dayanamaz... Kızar: -Doktora vereceğine, mühendise ver!.. -A..a..a..a..a...
Reklam
Cumhuriyet Bayramı'nda herifin biri, avradın birini yanağından ısırmış. Görenler söylüyor. Kadıncağızın yüzü kan içinde kalmış. Bu hâdiseyi anlatan arkadaş dedi ki: Çok güzel yapmış! Adam atasının vasiyetini yerine getirmiş. Ne var bunda? Damarlarındaki asil kanı görmek istemiş...
"İllallah bu ahlâksız ve allahsızların inkılâp yaygaralarından "inkılâp elden gidiyor; inkılâplar elden gidiyor".. İnkılâp denilen nesne ne de ele avuca sığmaz şeymiş yahu... Ne çabuk da elden gidiyor, tıpkı bozuk para gibi elde avuçta durduğu yok... Tıpkı ruj gibi, dudak boyası gibi...
Bir gün Ömer Efendinin paltosunun üzerine bir "Ulus" gazetesi atarlar( Bugünün Cumhuriyet, Sözcü gazetesi)... Ömer Efendi gazaba gelir. "Hangi namussuz koydu benim paltoya Ulus'u? Ben onunla namaz kılıyorum yahu!.."der." Şimdi Ömer'e takılıyorlar: "Ömer Bey, paltoyu temizlettin mi?"
Bir üniversite yurdunda Kemalizmi, alkolizme bağlayan bir Kemalist, köprü altındakiler gibi bir nara atar, yatakhaneye meyhaneye girer gibi girer. "Hey anam, burada yeşil elbiseli bir mürteci varmış! Kimse çıksın karşıma... Biz Kemalistiz, inkılâpçıyız. Yakarız vallahi dünyayı... Atatürk bu vatanı bize emanet etti." Sonra midesinde inkılâp namına ne varsa yatakhaneye kusar. Hakikaten gece yarısı, bu köprü altı mahsulü; bu inkılâp yobazı, bu maalesef üniversiteli... Herkesi uyandırır. Her yeri kokutur. Kimse ses çıkaramaz. Çünkü inkılâptan bahsetmiştir. Çünkü Atatürk'ün ismini ağzına almıştır. Sıkı mı karşı gelen olsun. Derhâl Atatürk'e sövdü diye, Koruma Kanununa dayanılarak doğru kodese atarlar adamı...
165 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.