Bir ilk roman: Gündönümü
Son dönemde çağdaş Türk edebiyatından yeni isimler okuyorum. Özellikle "ilk roman" örnekleri okuma radarıma bir şekilde giriyor. Bu "ilk roman"lardan biri de Kerim Özcan'ın "Gündönümü".
Romanda kesişen hatta birbirinin ömrünün önünü kesen karakterler var: Cemre, Yeliz, Nagehan, Bahtiyar Hoca, Melih, Atıf.... Bu isimlerin içinde başkarakterimiz Cemre. Roman, Cemre'nin yaşadıklarını merkeze alarak Yeliz'in, Nagehan'ın, Bahtiyar'ın, Melih'in, Atıf'ın yaşantısını aktarıyor.
Roman caminin gasilhanesinde Bahtiyar Hoca'nın Cemre'nin çıplak cesedini bulmasıyla başlıyor. Polisler gelmeden Cemre'nin cesedinin yanında bulduğu, Cemre'nin günlüğü, defter, Bahtiyar Hoca'yı bir iç hesaplaşmasına götürüyor. Sadece onun da değil yukarıda saydığım karakterlerin neredeyse hepsinde benzer durumlara şahit oluyoruz.
Yazarımız, romanında polisiye baharatını da kullanmış. Siz de Cemre'nin başına ne(ler) gelmiş olabileceği hakkında kafa yoruyorsunuz. Bakalım, bu konuda çıkarımlarınız ne kadar tutacak?
Yazarın anlatımını, kurgusunu beğendim. Kurguda bir ara Tanzimat tesadüflerinin ayak izlerini görsem de yazar bundan çabuk sıyrılıyor diyebilirim. Bir başka ifadeyle bu durum, romanın sürükleyiciliğine ket vurmamış. Akıcı bir dili olan "Gündönümü"nü okumanızı öneririm.
İyi okumalar dilerim.