Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hacc-ı Mebrur ve Umre

Osman Nuri Topbaş

Hacc-ı Mebrur ve Umre Gönderileri

Hacc-ı Mebrur ve Umre kitaplarını, Hacc-ı Mebrur ve Umre sözleri ve alıntılarını, Hacc-ı Mebrur ve Umre yazarlarını, Hacc-ı Mebrur ve Umre yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ŞAİR NÂBÎ'NİN MEDİNE MİNARELERİNDEN OKUNAN NAATİ
Şâir Nâbî’nin 1678 yılında devlet adamları ile beraber çıktığı hac seferindeki hâtırası pek ibretlidir: Nâbî, o yolculukta bir paşanın, ayağını gafleten Medîne-i Münevvere’ye doğru uzattığını görür. Bu durumdan çok müteessir olarak meşhur na’tini yazmaya başlar. Sabah namazına yakın kâfile Medîne-i Münevvere’ye yaklaşırken Nâbî, yazdığı na’tin
Sayfa 94 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı pâdişahlarının, zamanının portreleri demek olan minyatürlerinde sarıklarının ucundaki sorgucun bir süpürge maskotu olduğunu acabâ kim bilir? Bununla Harameyni’ş-Şerîfeyn’in süpürgecisi olduklarını telâkkî ederler ve Harameyn’in süpürgecilerinin maaşlarını, bizzat kendi servetlerinden verirlerdi.
Sayfa 93 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Makbul bir haccın alâmeti, kişinin hacdan sonraki hâlinin de rızâ-yı ilâhî istikâmetinde olmasıdır.
Sayfa 77 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Îfâ edilmeyen ibâdetlerden kula iki çeşit mes’ûliyet vardır: 1. Îfâ etmemekten doğan mes’ûliyet. 2. Kazâ etse bile, zamânında edâ etmemekten doğan mes’ûliyet. Cenâb-ı Hak, makbul bir hac neticesinde namaz, oruç ve zekâtları kazâya bırakmanın günâhını affederse de, kazâsı îfâ edilmeyen o borçların mes’ûliyeti yine de üzerimizden düşmez. Bunun
Sayfa 76 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Şunu iyi bil ki, sen Allâh’ın nazargâhı olan bir gönlü incitir, kırarsan, Kâbe’ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevâb, gönül kırmanın günâhını dengeleyemez..
Sayfa 66 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Cenâb-ı Hakk, görünen, bilinen sûret Kâbe’sini tavaf etmeyi, kirlilikten temizlenmiş, arınmış bir gönül Kâbe’si elde edesin diye sana farz kılmıştır.
Sayfa 66 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Umre (Nafile Hacc)
Bir hadîs-i kudsîde de şöyle buyrulmaktadır: “Allâh Teâlâ buyuruyor: Ben bir kuluma sıhhat ve âfiyet ihsân edip rızkını da bol verdiğim hâlde, o her dört senede bir Bana gelmezse (yâni hac veya umre ziyâretinde bulunmazsa) o kimse gerçekten mahrum biridir.” (Heysemî, III, 206) Görüldüğü üzere farz ibâdetler olan namazın, orucun nâfilesi olduğu gibi haccın da nâfilesi vardır. Nâfile yapılan hac ibâdetleri hakkındaki câhilâne tenkitler, -Allâh korusun- ucu küfre sarkan sözlerdir. Bunlar, mesnedsiz cehâlet mütâlaaları olup, îman ve ibâdetin hakîkî hazzından mahrûmiyetin kara ifâdeleridir.
Sayfa 49 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
İmkânı müsâit olan her mü’minin ömründe bir defâ haccetmesi farzdır.
Sayfa 48 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Ecel Gelip Çatmadan...
Unutmamak gerekir ki, hayat nîmeti insanoğluna bir defâya mahsus olarak lutfedilmiştir. Ölüm de, Allâh’ın bütün fânîler için zarûrî kıldığı bir kânundur. Zamanı, dakikası ve nefes sayısına kadar tâyin olunmuş ve hükme bağlanmıştır. Ecelin ileri geri gitmediği, bir an öne alınıp, bir an tehir edilemeyeceği, apaçık bir hakîkattir. Ecelden kaçanların kurtulduklarına dâir bir haber de işitilmemiştir. Bu yüzden, hac ile mükellef olanlar, bu gerçekleri iyice tefekkür edip bu büyük ibâdete karşı gevşeklik ve ihmâlkârlıktan şiddetle kaçınmalıdırlar. Zîrâ ömür nihâyete erdikten sonra pişmanlığın bir faydası yoktur.
Sayfa 47 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Kâbe’nin tamir ve inşâsı, aşağı yukarı on bir defadır:
Birincisi melekler tarafından, ikincisi Âdem -aleyhisselâm-, üçüncüsü Şit -aleyhisselâm-, dördüncüsü İbrâhim -aleyhisselâm-, beşincisi Amâlika kabîlesi, altıncısı Cürhümîler, yedincisi Kusay, sekizincisi Kureyş, dokuzuncusu ashâb-ı kiramdan Abdullah bin Zübeyr, onuncusu Haccâc-ı Zâlim ve on birincisi ise Osmanlı sultânı IV. Murad Han tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı’nın Kâbe-i Muazzama’ya gösterdiği müstesnâ edeb tezâhürleri, bu tamir esnâsında da müşâhede edilmiştir. Şöyle ki: I. Murad devrinde bir sel baskını olur ve Kâbe’nin iki tarafında çöküntü meydana gelir. Bunun üzerine derhal tamir için Mimar Rıdvan Ağa Mekke’ye gönderilir. Gerekli tespitleri yapan Rıdvan Ağa, çöken yerleri ifâde ederken Kâbe-i Muazzama hakkında “yıkılma ve çökme” gibi tâbirler kullanmayı edebe aykırı görür ve şöyle bir ifâde kullanır: “Kâbetullâh’ın falanca falanca kısımları semt-i sücûda varmıştır.” Ayrıca tâmir esnâsında da inşâ için lüzumlu malzemeleri taşıyan hayvanâtın o mübârek mekânları kirletmemesi için birtakım tedbirlerin alınması gibi câlib-i dikkat edep tezâhürleri sergilenmiştir.
Sayfa 46 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.