"Bütün dünya bir sahnedir." Fludd bize bu tanıdık sözleri yeniden düşünmeyi öğretiyor.O yitip gitmiş eski ahşap binayı tasarlayanların, kâinatın oranlarının incelikleri konusunda ne denli maharetli oldukları daha önce hiç kimsenin aklına gelmemişti.Gerçi Ben Johnson konudan kuşkusuz haberdardı, zira yangından sonra ilk Globe'dan artakalanları incelerken, "Dünya'nın enkazına bakın!" diye haykırmıştı.
Gelgelelim Bruno'nun misyonu, içinde resmetmek ve şekillendirmek, ressam, şair ve filozofun hepsinin bir olduğunu savunmaktır, çünkü İlham Perilerinin anası Hafızadır. İlk önce içeride şekillenmiş olmayan hiçbir şey dışa çıkamaz, dolayısıyla önemli iş içeride yapılandır.
Bu tiyatro dünyanın oranlarını yansıtır. İzleyici salonundaki yedi tahliye koridoru ile sahnedeki beş girişin konumu, merkezde yer alan orkestranın merkeziyle çakışan bir dairenin içine yerleştirilmiş dört eşkenar üçgenin köşeleriyle belirlenir. Bu üçgenler, der Vitruvius, astrologların burçlar kuşağı dairesinin içine, yerleştirdiği trigona'ya karşılık gelir. Tiyatronun dairesel biçimi böylece burçlar kuşağını yansıtır; izleyici salonuna açılan yedi giriş ile sahneye açılan beş giriş ise on iki burcun ve onları birleştiren dört üçgenin konumlarına tekabül eder.
Plutarkhos'un aktardığına göre Simonides, "resmi sessiz şiir olarak adlandırıyordu, şiiri ise konuşan resim; zira ressamların gerçekleşmekte olduğu anda tavsir ettikleri eylemleri, sözcükler olup bittikten sonra tasvir eder".
Books are the memory of humanity.’
Kendimizi uçsuz bucaksız bir ormanda bulsak ve onun bütün şümulünü görmek istesek bunu bulunduğumuz konumdan gerçekleştiremeyiz, fakat yakınlarda bir tepe var ise yokuşu tırmanmaya başladığımızda bir kısmını, tepeye vardığımızdaysa tamamını görürüz... Bu kadim sanat için tepelerden yazmaya istinadımız henüz yok
İnsan bedene büründüğü zaman zihninin bu ilâhi niteliğini yitirmez.
Kendi zihninde bulunan ilahi ışıkla, kendisine ait olan deneyim sayesinde ilahi doğasına bütünüyle yeniden kavuşabilir.
İmgeler, hem manevi maksatlar uyandıracak kadar sanatsal açıdan güçlü cismani teşbihler olacaktı, hem de hayret verici derecede kuvvetli bir doğal hafızaya ve yoğun bir zihinde canlandırma gücüne sahip.
Euxemus, Apollonios'a soylu düşüncelerle dolu olduğu, kendisini böylesine sarih ve akıcı bir şekilde ifade ettiği halde niçin henüz hiçbir şey yazmadığını sorduğunda, beriki şöyle yanıt verdi: "Çünkü şimdiye kadar sessizliği
deneyimlemedim."
..Öyleyse sanat da doğayı taklit etmeli, onun arzuladığı şeyi bulmalı ve onun gösterdiği doğrultuyu izlemelidir. Zira icatlar söz konusu olduğunda doğa asla nihai değildir, eğitim ise asla ilk sırada gelmez. Şeyler başlangıcını doğal yetenekten alır, hedeflere ise ancak disiplinle ulaşılır.
Euxemus, Apollonios'a soylu düşüncelerle dolu olduğu, kendisini böylesine sarih ve akıcı bir şekilde ifade ettiği halde niçin henüz hiçbir şey yazmadığını sorduğunda, beriki şöyle yanıt verdi: "Çünkü şimdiye kadar sessizliği
deneyimlemedim."
Erasmus tarzı bir hümanist açısından, hafıza sanatının sonu gelmişti; matbu kitabın çıkışıyla birlikte ölümcül darbesini almış, Ortaçağ'ı çağrıştırması nedeniyle gözden düşmüş, modern eğitimcilerin giderek vazgeçtiği hantal bir sanattı bu. Hafıza sanatını yeniden devralan, yeni biçimler altında genişleterek yeni bir yaşama kavuşturan güç batıni gelenek olacaktı.