Bu eseri anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor kendimi öylesine içinde buldum öyle yaşadım ki kendi yaşadığım dünyamdan uzaklaştım,hüzünlendim,duygulandım.
Anadolu'da annelerle,dağlarda yaylalarda,köylerde yemeklerle,çocukla çocuk oluyorsunuz,gelenek görenek oluyorsunuz.
"Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar.
İncecik yüzünde her akşam üstü Çizgi çizgi, nokta nokta bir efkâr."
İslam aşkını yaşayan bir mümin oluyorsunuz.
"Geceler nasıl tedirgin Geceler nasıl karanlık, uykusuz, derin.
İki yıldız gibi hep, Allah'a uzar ellerin Ellerin mübarek mübarek!"
İstanbul'da güzel bir manzara, haliç veya bir aşk oluyorsunuz.
Çin seddinden,türk devletlerinden istanbul surlarına doğru yol alıyorsunuz.
"Çin Şeddi'ni geçmişiz biz ordularla bir sabah Bu surlar ne ki?"
Kavuşamadığınız bir sevdayı yaşıyorsunuz.
"Adını yazıyorsun
Bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla"
Üstadın gözyaşıyla okuduğu şiirini buraya bırakıyorum aslında sadece bu gözyaşı bile bu kitabı anlatmaya yeterlidir,bizim bu kitaba değer biçmek haddimize değil diye düşünüyorum.