Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması

Celal Şengör

Sayfa Sayısına Göre Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kitapta Hasan-Ali Yücel'den, tüm ismini kullanmadığım yerlerde sadece Hasan-Âli olarak bahsettim. O'nun İçten-Dıştan adlı kitabındaki "Soy adı" bahsinis okumuş olanlar büyük yazarın, bu küçük isimle hitap alışkanlığından kurtulmamız konusunda bizi uyardığını bilirler. "Ben" diyor, yazarımız, "Hasan Ali değilim: Hasan-Ali Yücel'im". Ancak O, bu vurgulamayı, soyadı kanununun çıktığı yıllarda başkalarıyla karıştırılmak istemediği için yapıyor. Kendi küçük isminin "pek öyle Mehmed Ali, İsmail Hakkı kadar bol isimlerden" olmadığını da belirtiyor. Fakat o yazıyı yazdığı 1938 yılından bu yana O'nun adı artık ne soyada, ne de bir başka belirtece muhtaçtır. O gerçi kişisel antetli kağıtlarına yalnızca "Yücel" ibaresini koydurmuş, bazan imzaladığı kimi not veya eserlerini yalnızca "Yücel" olarak imzalamıştır.
Sayfa 8 - GirişKitabı okudu
27 Mayıs 1960 devrimi O'nu ümitlendirmiş, pek çok kişi bu devrimden kişisel fayda ümit ederken, O, cahil, kısa görüşlü ve kıt akıllı kişilerin 1946'dan itibaren giderek artan bir yaygınlık ve cüretle küllendirdiği Atatürk aydınlanmasının korlarından yeni bir aydınlanma ateşi tutuşturmanın ümit ve heyecanıyla Rönesans ve hümanizma konusunda bir seri yazı planlamış, seminerler düşünmüş, eğitim plânlaması için "Onbirler Komisyonunda"-6 Ekim 1960'da Çankaya'da Cemal Gürsel başkanlığında yapılan toplantı ümitlerini kırmış olmasına rağmen- görev kabul etmişti. İlginç ve karakteristik bir rastlantı neticesi son yazısının konusu "Garba yönelme nedir?", bunun da son cümleleri: "Çare Fikret'in dediğidir: Hak bellediğin yolda yalnız gideceksin!.. Üzülmemeli; çünkü hak yolunda yalnız kalındığı görülmemiştir" olmuştu.
Sayfa 10
Reklam
Safi mekanik olan her türlü eğitim birçok hatayı ve kusuru da beraberinde getirir, çünkü üzerine oturacağı güvenilir ilkelere sahip değildir. Eğer eğitim insan tabiatını varlığının amacına erişebilecek şekilde geliştirecekse o zaman bünyesinde kesinlikle yargı gücünün kullanımına yer vermelidir. Doğrusu insanlar eğitimde tecrübelerin lüzumsuz
Sayfa 11
Eleştirel Akılcılık
Mustafa Kemal'in kafasında yalnız askerlik bilimi değil, tüm yaşam problem teşhisi ve problem çözümü halkalarından oluşan sürekli bir zincirdi. Bu zinciri herhangi bir yerde kesmeyi öngören her türlü doktrin O'nun düşüncesine tamamen yabancıydı. Cumhuriyet Halk Partisini kastederek: "Paşam, bu partinin doktrini yok" diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na "Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz" diye karşılık vermemiş miydi. Mustafa Kemal, modern fen bilimlerinin genel bilim anlayışına ve felsefesine büyük ölçüde yirminci yüzyılda açık olarak soktuğu varsayım üretme—varsayımı gözlemle sınama—sınav ışığında eski varsayımı yanlışlayarak terketme ve yeni varsayım üretme—yeni varsayımı gözlemle sınama yöntemini hem kuramsal düşünceleriyle, hem de bizzat icraatıyla sosyal bilimlere taşımıştı. Bu yüzden, modern fen bilimi öncesi "son gerçeğin" bulunabileceğini ve bulunduğunun farkına varılabileceğini zanneden tüm dogmatik görüşlere -ki bunlara her türlü dinsel inançla beraber marksizm ve nasyonal sosyalizm gibi yirminci yüzyılda çok etkili olmuş, hatta denebilir ki bu yüzyıla damgasını vurmuş, doktrinler de dahildir- sırtını çevirmişti. O'nun görüşünün adını burada artık koymak istiyorum. Atatürk'ün bilim —hattâ yaşam— felsefesi, Albert Einstein'den (1879-1955) Jacques Monod'ya (1910- 1976) kadar uzanan yüzyılımızın bir sıra büyük fen bilimcisinin kendilerine yakıştırdıkları ve bütün zamanların en büyük bilim felsefecisi diye bilinen Sir Karl R. Popper'in (1902-1994) tanımladığı şekliyle eleştirel akılcılıktı.
Sayfa 13 - GirişKitabı okudu
Mustafa Kemal daha yalnızca bir erkanıharbiye kolağası iken bile biliyordu ki, yanlışla doğrunun harmanından doğru çıkmaz. Kurtuluş Savaşını onun sihirli gibi görünen idaresi altında başarıya ulaştıran, bence en önemli yöntem olan "yanlışlığı sabit varsayımların hızla ve kesinlikle terkedilmesi" fikri, General Litzmann'dan çevirdiği Takımın Muharebe Talimi adlı kitaba kendi yazdığı önsözde şu sözlerle karşımıza çıkmaktadır: "...elimizdeki Talimname terakkiyat-ı zemaniyeyi takibedebilecek mahiyeti haiz değildir. Onun hay'ide ve fersude yapraklarını koparıp atmak; yerine, bize; zaman-ı hazır harbinin talebeylediği evsaf ve şeraiti bahşedecek yeni bir kitab-ı mübin komak mecburidir."
Sayfa 13 - Giriş - Metnin sadeleştirilmiş hâlini aşağı bırakıyorum. Çeviri için ChatGPT’den destek alındı.Kitabı okudu
Onsekizinci yüzyıl Fransız aydınlanma hareketinin pozitivist ve determinist yaklaşımınınJJ büyük ölçüde devamı olan ondokuzuncu yüzyıl sosyal bilim hareketleri, yirminci yüzyılın başında doğa bilimlerinde —özellikle fizik ve biyolojide— meydana gelen ve bilhassa determinizmin geçersizliğini gösteren büyük devrimlerden hiç etkilenmeden yirminci yüzyılın içine taşınmışlardı. Gene onsekizinci yüzyılın sonunda JeanJacques Rousseau'nun (1712-1778) hissi akıldan üstün gören bilim düşmanı düşüncelerinin doğurduğu romantizm akımı, ondokuzuncu yüzyılın ilk otuz yılı içinde pozitivizm ile ilginç bir sentez oluşturmuş, felsefede G. W. F. Hegel'in (1770-1831) ekolünden türeyen hem sağ hem de sol politik doktrinleri, tarihçilikte Leopold von Ranke'nin (1795-1886) ilahi pozitivizmi denebilecek öğretileri doğurmuştu. Bu akımlar yirminci yüzyılın irrasyonel sosyal kuramlarına kaynak oldukları için, Mustafa Kemal yalnız askeri değil, çok ciddi, hatta kronik, sosyal ve kültürel sorunları bulunan ortaçağ kalıntısı bir imparatorluğun genç bir subayı olarak kendini bu irrasyonel fikirlerle çevrili buldu. Osmanlı İmparatorluğu düşünürleri arasında yirminci yüzyılın başında hakim olan irrasyonel fikirler, yalnız Avrupa'dan ithal edilen romantik/pozitivist karması olanlar değildi. Osmanlı İmparatorluğunun kökleri, hemen tamamen irrasyonel geleneklerden oluşan doğulu bir toprak tarafından besleniyordu. Tutucu irrasyonalistler bu köklere sarılıyor, kendini ilerici sananlar ise Avrupa'dan ithal edilen irrasyonalist fikirlerden medet umuyorlardı.
Sayfa 14 - GirişKitabı okudu
Reklam
961 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.