Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Çisem

Çisem
@Kampfwagen
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
卐 Jojo çok neşeli, soğan doğrarken bile gülüyor. Şıkır şıkır, fıkır fıkır, kıkır kıkır bir kız. Ecstasy almış Disney prensesine benziyor. Yaldızlı, cilalı, simli bir biblo.
Sabitlenmiş gönderi
“İnsanoğlu kendini fazla ciddiye alıyor. İnsanlık tarihinde işlenen ilk günah budur. Mağara insanı gülmeyi bilseydi, tarih çok daha farklı gelişirdi.”
Sayfa 47 - Lord Henry karakteri tarafından.Kitabı okudu
Reklam
Muayene sırasında yaşımı sordu. 36-37 yaşında olduğumu söyledim. Hayretle: -Pek çabuk general olmuşsunuz. Sizin memleketinizde sizin yaşınızda başka genç general var mıdır? Harbiye Nazırımız da gençtir dedim. Bu soru karşısında kaldığım zaman, 21 sene Mısır'ın Kahire'sinde bulunmak ve Arapçayı anadili gibi konuşmak tecrübe ve tetkikatında bulunmuş olan ve bu itibarla Doğu'yu, doğuluları az çok tanımış olduğuna şüphe olmayan Doktor Vermer'in, içinden, "Zavallı Türkiye bu çocukların eline düşmek için ne hale gelmiş bulunmalısın!" dediğini hisseder gibi oldum. -Doktor, dedim; bizim ordumuzda ihtiyar generaller de vardır. Benim ve emsaliınin pek genç kabul ettiğiniz yaşta general oluşumuz, herhalde, ahval ve fevkalade hadiselerin, yapılmasını bize nasip ettiği önemli vazifelerin vatana çok faydalı oluşundandır.
Sayfa 176 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918)Kitabı okuyor
Doktor gıda meselesini belirlerken ekmek söz konusu oldu. -Tabii beraberinizde un getirdiniz... dedi. -Hayır dedim. -O halde, burada ekmek bulamayacaksınız. Çünkü burada hükümet yalnız yerlileri doyurmak mecburiyetindedir. Yabancıları değil. -Öyle ise, doktor, benim burada oturmama imkan yoktur. Hemen yarın memleketime döneyim. Bizim memleketimizde yabancılar yerlilerden daha çok yiyip içmektedirler. Ben de hükümetim nezdinde yabancılara ekmek verilmesinin önlenmesini teklif edeyim. Neticede doktor bizzat un veya ekmek bulmayı üstlendi.
Sayfa 176 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918)Kitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafta takdir edilen çalışmalarını işitmiş ve emek verenleri tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin yerine getirilmesi bugün olabilmiştir. Takdir ve tebriklerimi buraya kaydetmekle kıvanç duyuyorum. 3.5.1334 (3 Mayıs 1918) Ordu Kumandanı Mustafa Kemal
Sayfa 169 - Fenerbahçe Kulübü Defterine Yazı (3 Mayıs 1918)Kitabı okuyor
Buraya kadar konuşmamızı sakin bir vaziyetle dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa'nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle, "Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi Paşa'nın göğsünü okşamıştır!" dedi. "Nasıl?" dedim. Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan subay, "Efendim, vuruldunuz" dedi. Ben böyle bir söz yayılırsa askerimizin manevi kuvveti üzerinde yapacağı etkiyi düşündüm. Elimle subayın ağzını kapadım. "Sus" dedim. Cevat Bey devamla: "Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafında tam saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbe Paşa'nın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan başka ileri geçememiştir" dedi. "O saat sizin için tarihi bir saattir. Görebilir miyim efendim? " dedim. O saatin kalıntısını bu muharebeden sonra Liman Paşa hazretleri hatıra olarak aldılar. Bana da kendilerinin aile asalet armasını taşıyan saatlerini verdiler.
Sayfa 162 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Üçüncü SafhaKitabı okuyor
Reklam
Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına hepsi düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kur'an'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, hayret ve tebrik edilecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.
Sayfa 152 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
27. Alay'ın da Merkez tepe genel istikametinde geniş cephe ile düşmana atılması, düşmanı geri çekilmeye mecbur etmiştir. Fakat bence bu taktik vaziyetinden daha önemli bir etken vardır; o ela, herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı. Bu öyle sıradan bir taarruz değil, herkesin başarmak veya ölmek azmiyle harekete hazır olduğu bir taarruzdur. Hatta ben, kumandanlara sözlü olarak verdiğim emirlere şunu ilave etmişimdir: "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir."
Sayfa 146 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
Çisem tekrar paylaştı.
Ubermensch diyosunnn :D TR’de çocuk kalmaz o zaman
Bu çok tehlikeli bir döngü; cahillik fakirliği, fakirlikse ca­hilliği besliyor. İkisi için de yalnızca tek bir çare var ve bu da bunları beslemeyi kesmek. Sağlıklı ve zeki bir kalıtımları olmayanların, çocuk sahibi olmalarını durdurun.
Altın para yasaklanıyor,
Kağıt paranın ilk çıkarılmasında herkesçe bilindiği gibi memleketimize gelen düşmanlarla kuşatılmış olduğundan dışarıyla ve özellikle mütefıklerimizle (irtibat) bulunmadığı ve vatanımızda da kağıt paranın göz önünde olan şekilde düzenlenip basılması ve (…) bilinmediği için maliye işleri ve ticaretin bir an içinde madeni para yerine kağıt para ile değiştirilmesi ve uygulanması çaresi bulunduğundan dolayı Osmanlı piyasasında altın ile (…) birlikte tedavülü mecburiyeti ortaya çıkmış, bu da halkımızın saflığından ve hükümetimizin namus ve itibarı eseri olup karşılığı tamamıyla altın olarak saklanmış olan kağıt paranın anlam ve önemini anlamadığından istifadeye kalkışan vurgunculara kolayca zengin olma fikrini vermiş ve bundan da bugünkü kağıt para ticareti meydana çıkmıştır. Halbuki şimdiye kadar gerek Osmanlı ordusunun ve gerekse müttefiklerimiz ordularının hamdolsun her taraha kazandıkları zaferler memleketimiz kuşatmadan kurtularak (...) memleketimizle birleştiği için birçok ihtiyacımız arasında çok önemli olan kağıt para meselesi de hallolarak hükümet mevcut altın madeni para kadar kağıt para basıp çıkarma çaresini bulduğu için artık altının tedavülden tamamıyla kaldırılması ve bu sayede vatanımızın mali bağımsızlığının tehlikeden uzak bulundurulması zamanı gelmiştir. Dolayısıyla artık altın para ile alışveriş katiyen yasaktır.
Sayfa 85 - Beyanname (Ocak Sonu 1917)Kitabı okuyor
Reklam
"Allahı İnkar Mümkün mü" eserini bitirdim. Bütün feylesofların çeşitli dinlere mensup naturalistleri, akılcıları, materyalistleri, hukukçuları, düşünürleri, tasavvufçuları ruhun varlığını ve yokluğunu, ruhun ve cismin bir veya ayn olup olmadığını, ruhun kalıcı olup olmadığını inceliyor. Bu incelemede, ilim ve fenne dayananlar makbul. İmam Gazali, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi önde gelen Müslüman din adamlannın açıklamaları da sıradan açıklamalardan büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar düşünürler; kuralları, ilim, fen ve felsefeyi, şeriatın açıklamalarını yorumlamak için evirip çevirmeye gayret etmişler.
Sayfa 69 - 20 Teşrinisani 1332 Pazar (3 Aralık 1916)Kitabı okuyor
8/9 (21/22 Kasım) saat 9 sonra'ya kadar Kurmay Başkanı'yla tesettür'ün kaldırılması ve sosyal hayatımızın iyileştirilmesi hakkında sohbet; 1) Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi.
Sayfa 66 - 9 Teşrinisani 1332 Çarşamba (22 Kasım 1916)Kitabı okuyor
Güldürdü.
Muş dağlarındaki kumandanımızın manasız bir mektubundan bahsediyorsunuz. Müsaade buyurunuz, size haber vereyim ki, Hanımefendi, ben de bu kişiden her gün hiçbir mana ifade etmeyen mektuplar alıyorum. Anlaşılıyor ki, bu kişi, son zamanlarda Türkçeden Fransızcaya tercüme işiyle meşgul olmaya başlamış. Alayın bir kumandanı ve Nuri Bey'in başarılarının afişçisi Fuat Bey (Salih Efendi size bu mevzuda eğlenceli izahat verebilir) bana bir mektup göndermiş ki, orada edebiyatçımızın şu güzel tercümesi var: "L'air de l'amour souftle dans la tete-Monsieur ou, moi ou." Bu, şu beytin tercümesi imiş: "Hevayi aşk eser serde Efendim nerde ben nerde."
Sayfa 57 - Madam Corinne’e Mektup (30 Eylül 1916)Kitabı okuyor
3.441 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.