En Eski Haşir Risalesi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Haşir Risalesi sözleri ve alıntılarını, en eski Haşir Risalesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
زوال الم لزت اولدیغی کبی.. زوال لزت دخی المدر. Zeval-i elem lezzet olduğu gibi, Zeval-i lezzet dahi elemdir.
Reklam
Mahkeme- i Kûbra var...
Hem o celâl ve izzete uygun bir dâr-ı mücâzat olacaktır. Çünkü, ekseriyâ zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir Mahkeme-i Kübrâ'ya bırakılıyor, te'hir ediliyor. Yoksa, bakılmıyor değil.
Sayfa 40 - Yeni Asya
Mahkeme-i Kübrâ'ya bırakılıyor..
Zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir Mahkeme-i Kübrâ'ya bırakılıyor...
Yeni Asya
Hiç mümkün müdür ki;Zerrelerden güneşlere kadar cereyan eden hikmet ve intizam, adalet ve mizanla rububiyetin saltanatını gösteren Zât-ı Zülcelal, rububiyetin cenah-ı himayesine iltica eden ve hikmet ve adalete iman ve ubudiyetle tevfik-i hareket eden mü'minleri taltif etmesin ve o hikmet ve adalete küfür ve tuğyan ile isyan eden edebsizleri te'dib etmesin? Halbuki bu muvakkat dünyada o hikmet, o adalete lâyık binden biri, insanda icra edilmiyor, te'hir ediliyor. Ehl-i dalaletin çoğu ceza almadan; ehl-i hidayetin de çoğu mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya, bir saadet-i uzmaya bırakılıyor. Haşir - 42
Hem herşeyin hilkatinde gayet derecede hüsn-ü san'at bulunması; nihayet derecede hakîm bir Sâni'in nakşı olduğunu gösterir. Evet şu küçücük insan bedeni içinde bütün kâinatın fihristesini, bütün hazain-i rahmetin anahtarlarını, bütün esmalarının âyinelerini dercetmek; nihayet derecede bir hüsn-ü san'at içinde bir hikmeti gösterir. Şimdi hiç mümkün müdür ki, şöyle icraat-ı rububiyette hâkim bir hikmet; o rububiyetin kanadına iltica eden ve iman ile itaat edenlerin taltifini istemesin ve ebedî taltif etmesin? Hem adalet ve mizan ile iş görüldüğüne bürhan mı istersin? Herşeye hassas mizanlarla, mahsus ölçülerle vücud vermek, suret giydirmek, yerli yerine koymak; nihayetsiz bir adalet ve mizan ile iş görüldüğünü gösterir. Hem her hak sahibine istidadı nisbetinde hakkını vermek, yani vücudunun bütün levazımatını, bekasının bütün cihazatını en münasib bir tarzda vermek; nihayetsiz bir adalet elini gösterir. Hem istidad lisanıyla, ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla, ızdırar lisanıyla sual edilen ve istenilen herşeye daimî cevab vermek; nihayet derecede bir adl ve hikmeti gösteriyor. Şimdi hiç mümkün müdür ki, böyle en küçük bir mahlukun, en küçük bir hâcetinin imdadına koşan bir adalet ve hikmet; insan gibi en büyük bir mahlukun beka gibi en büyük bir hâcetini mühmel bıraksın? En büyük istimdadını ve en büyük sualini cevabsız bıraksın? Rububiyetin haşmetini, ibadının hukukunu muhafaza etmekle muhafaza etmesin? Halbuki şu fâni dünyada kısa bir hayat geçiren insan, öyle bir adaletin hakikatına mazhar olamaz ve olamıyor. Belki bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor. Haşir - 44
Reklam
895 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.