Hastane Kokusu

Fatma Türk

En Beğenilen Hastane Kokusu Gönderileri

En Beğenilen Hastane Kokusu kitaplarını, en beğenilen Hastane Kokusu sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hastane Kokusu yazarlarını, en beğenilen Hastane Kokusu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oda 444 / Doktor Kam
“Her hastanın elinde bir kürek vardır,” demişti. “Her biri senin hikâyenin üzerine bir kürek toprak atar, ta ki sen emekli olup gidene kadar. Ondan sonra işler tersine döner, senin eline de bir kürek verirler ve hikâyeni bulmanı isterler. Başlarsın kazmaya, doktor doktor gezersin, tohum altta kalmıştır oysa; ara ki bulasın. Ha buldum ha bulacağım derken bakmışsın ki toprağın altındasın; ama üzülme, hikâyen de seninle birlikte gelmiştir. Böyle bir döngüdür bu, yüzyıllardır değişmez.”
Sayfa 12 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Oda 466/Sığırcık Uykuda Gelir
"...yalnızca dışarıdaki değil, içerideki sesleri de işitiyordu. Bir süredir ilaçlarını almadığı için olmuştu bütün bunlar! Herkesin aklından geçenleri bir bir okuyor, iyi kötü bütün niyetleri, en çok da dile dökülmeyen habis sözleri sansürsüz işitiyordu. Oysa insanoğlu her şeyi görüp işitmemeliydi. Kendini bildi bileli düstur edindiği Bacon’un, “Bilgi güçtür,” sözüne ilk defa itiraz etmek istiyordu. Çünkü ona göre bilgi, ancak insan onu almaya hazır ve istekli olduğu zaman işe yarardı. Kesintiye uğramaksızın akan bilgi seli onun kovasına artık sığmıyor; ter, gözyaşı gibi birtakım bedensel salgılara bürünerek gözeneklerinden sızıyordu.
Sayfa 145 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Oda 421 / Epilektik Anlar
Herkes bunun için yaşamıyor muydu? Karşısındaki insanda kendinden ufak da olsa bir iz bulmak için.
Şule YayınlarıKitabı okudu
Oda 406 / Üç Sırlı Anahtar
“Ders, sen öğreninceye kadar devam eder. Kendine bir sandık al, rüyalarını hatırla ve kalbindeki kıymığı çıkar!”
Sayfa 174 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Oda 406 / Üç Sırlı Anahtar
Hemşire ne bunları konuşmak ne de düşünmek istiyordu. Belki de o yüzden bu kadar çok çalışıyordu. Düşünmemek için yeni yeni uğraşlar çıkarıyordu kendine. Ev işlerinin üstüne dışarıdaki işler biniyor, böylece asıl problemler hep altta kalıyordu. Suyun yüzeyinde batmamaya çalışan biri gibi hissetti kendini o an. Batmıyordu çünkü can yeleği hep üstündeydi. Yüzme öğrenmek yerine can yeleğiyle idare ediyordu. Nitekim başarıyordu da günü kurtarmayı, ömür takviminden bir yaprak daha koparıp atmayı. Derinlere inmek ona hep korkunç gelmişti. Kendi engellerini yaratıyor, tökezleyince de hayata kızıyordu. Eşine söylemek istediği ne varsa başka başka kılıflara sokarak söylüyordu. “Neden benim çay bardağımla meyve suyu içtin?” diyordu mesela. Bu denli basit bir şey bile ona diken gibi batar hâle gelmişti. Bardağına olsun sahip çıkmak istiyordu. Vazgeçtiği onca şeyi düşününce çay bardağı kutsal bir nesneye dönüşüyordu gözünde ve onu kimselere vermek istemiyordu. Küçükken dedesiyle arasında geçen bir konuşma geldi aklına. “Batan kıymığı bulup çıkarmazsan orası iltihaplanır ve canın daha çok yanar,” demişti dedesi. “Evet!” dedi sevinçle. “Hatırladım!” Kocasını o anda kocaman bir kıymığa benzetti. Böyle düşünür düşünmez anahtar yanıp sönmeye başladı.
Sayfa 164 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Zebercet Tahtı
"Hakikaten de siyah saçları ve gözleri, bembeyaz teniyle bütünleşince ortada hiçbir noksan kalmıyor, erişilmez bir portre gibi mükemmel görünüyordu. Örtü onu eksiksiz kılmıştı. Hastanede bıraktığım önlüğümü düşündüm o sırada ve diğer bütün insanların sığındığı sayısız örtüleri... Hepimiz yarım ve eksiktik, tamamlanmaya çalışan çok hücreli yaratıklardık. Bizi birbirimizden ayıran yaralarımızın farklı oluşuydu."
Sayfa 23 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.