Darülfünun'a girdiği zaman bütün hulyası bir hoca, bir âlim olmaktan ziyade, inanmazsınız, bir kahveci dükkânı açmaktı. İstanbul'un tenha bir semtinde, üç kestane ağacının ortasında, bir kahve hatırlıyordu. Güzel, haşarı bir çırak, cıyak cıyak bağırırdı. Orada imtihanlara hazırlanırlardı. Kestane ağaçları hışırdar, çırak haykırır, bir mütekait esner, bir minare, boylu boyunca omuzlarına yaslanırdı.
Sayfa 36