Hadi biraz rahatsız olalım, itiraf edemediğimiz gerçeklerin peşinden gidelim, biz gerçeklerin peşinden giderken benliğimizi de geride bırakalım. Geride bıraktığımız benliğimizin yasını tutalım, sindirmesi zor bir gerçeklik benliğimizi yitirmek. Yazar da, sindirmesi zor gerçekliği, sindirmesi zor ayrıntılarla, anne, çocuk ve eş olma ya da olamama ekseninde aktarmış. Bizi bizden iyi kim bilebilir ki zaten; yine biz... Hepimizin huzursuzlukları, kendine itiraf edemedikleri, aklından geçirip de yapamadıkları, hayal edip de hep içinde kalan an'ları var. Belki de bu sebepten çok etkiliyor bizi bu kalemler. Ben anlatım olarak, tarz ve kurgulama biçimi olarak da çok beğendim bu öyküleri. Özellikle Banyo Günü öyküsünü okurken Fournier'nin Nereye Gidiyoruz Baba isimli metnini okurken yaşadığım kalp çarpıntısını yaşadım. Farecik, Zigotlarımız, Tapşini ve birçok öykü daha çarptı beni. Sessiz sessiz okuyup, ince bir ayrıntıyla çarpılmak, tüylerinizi diken diken etmek isterseniz bu öyküler tam size göre. Ben çok sevdim. Çağdaş Türk Edebiyatı okuma serüvenimde böyle güzel kalemlerle karşılaşmak beni mutlu ediyor. Çokça tavsiyedir.
..
..
"Çığ tehlikesinden dolayı kapıların açılmasının, sokaklara çıkılmasının genel duyuruyla yasaklandığı, dünyanın en uzun sürecek kışını istiyorum. Beni içimdeki kıştan ancak bu kurtarabilir."
..