Konulu Tefsir (5 Cilt Takım)

Hayat Rehberi Kur’an

Komisyon

En Eski Hayat Rehberi Kur’an Sözleri ve Alıntıları

En Eski Hayat Rehberi Kur’an sözleri ve alıntılarını, en eski Hayat Rehberi Kur’an kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kur'ân-ı Kerim, İslam dininin kitabı, en başta gelen temel kaynağıdır. Kur'ân, göklerdeki ve yerdeki bütün gizlilikleri bilen Yüce Allah'ın, rahmet, hidayet, şifa, öğüt, hakla batılı ayıran bir ölçüt (furkan) olarak Hz. Muhammed'in (sas) kalbine Arapça olarak indirdiği kelâmıdır. O, son derece değerli (kerim), şerefli (mecid) ve yüce (mübarek) bir kelamdır.
Sayfa 43
Kur'ân-ı Kerim, Yüce Allah'ın insanlar arasından seçtiği elçisi Hz. Muhammed Mustafa'ya (sas) vahyettiği mucize kelamıdır. Bu kelam, Hz. Peygamber'den, vahyin muhataplarına yöneltilen sözler olarak insanla buluşmuştur. İmam Gazzali (6.505/1111) bunu.... Biz sözü, Allah Teala'dan, Cibril'den işitmiyoruz. Kitap bize Hz. Peygamber'in sözü ile zahir oluyor." şeklinde ifade eder.Büyük İslâm bilgini İbn Geriret-Taberi (6, 310/923), kendisinden sonraki hemen bütün tefsir eserlerine kaynaklık eden Cami'u'l-Beyan 'an Tevili Ayi'l-Kur'an adlı büyük tefsir eserine yazdığı girişte, Cenab-ı Hakk'in peygamberlerine vahiy göndererek hitap etmesinin ve O'nun gönderdiği vahyin insan tarafından anlaşılmasının imkânını, Allah'ın ona iyilik edip bahşettiği ve diğer yaratılmışlar arasında üstünlük kazandırdığı bir yetiye dayandırır.
Sayfa 43
Reklam
Önceki peygamberlere verilen mucizelerden farklı olarak Kur'ân'ın mucizeliği, insana bahsedilen ifade etme yetisine yöneliktir. İşte Kur'ân Kerim, tıpkı ölüleri diriltmek, cüzzamlıyı iyileştirmek, körün görmesini sağlamak gibi Allah Teâlâ'nın önceki peygamberlerine kanıt olarak verdiği mucizelerden birisidir. Hz. Peygamber (sas) Allah Teâlâ'nın gönderdiği vahiy ile her türlü güzel söz ve şiir söyleme, söylev verme sanatının zirvesinde olan bir topluma, onlarınkinden çok daha üstün, etkili ve bu konudaki bütün becerilerine karşın onları yetersiz ve güçsüz bırakan bir söz ve ifade gücüyle (belagat) hitap etmiştir. Yüce Allah'tan aldığı bu söz ile Hz. Peygamber, zamanın Araplarına tek başına üstünlük kurmuş, onlara meydan okumuştur. Böylece Kur'ân-ı Kerîm, onun peygamberliğinin ve doğruluğunun kanıtı olmuştur.
Sayfa 44
Kur'ân-ı Kerim'in, Yüce Allah tarafından bir kerede indirilmemiş olması, onun başka bir özelliğidir. Hz. Peygamber'in doğduğu, büyüdüğü ve kırk yaşına kadar yaşadığı Mekke'de 610 tarihinde inmeye başlayan ve İslâm tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Hicret'ten sonra da Medine'de devam eden Kur'ân'in inişi, 632 tarihine dek 23 yıl sürdü. Kur'ân'ın peyderpey bu şekilde vahyedilmesi, inanç ve ahlâk ilkelerinin anlaşılması, buyruklarının ve yasaklarının toplumca hayata geçirilmesine yönelikti. Kur'an bu hususu şöyle ifade etmiştir: "Kur'ân'ı, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm ve gerektikçe indirdik. Vahiy, yaklaşık çeyrek asırlık bir süre içinde, muhataplarını bir olan Yüce Yaratan'a ortak koşmanın, ahlaki değerlerdeki çürüme ve yozlaşmanın, haksızlıkların karanlığından kurtardı. Onları adım adım, Allah'a iman eden, öldükten sonra yeniden diriltilip yaptıklarının hesabını vereceğinin bilincinde olan, adaletli ve ahlaklı bir topluma dönüştürdü. Allah Teala'nın sözü, olaylar geliştikçe ve gerektikçe her aşamada hedefine doğru ilerleyerek Hz. Peygamber'in önderliğinde inancı ve ahlâkıyla örnek bir topluluk oluşturana kadar devam etti.
Sayfa 45
Hz. Peygamber'in sağlığında Kur'ân'ın tamamını ezberleyenlerin varlığı kesin bir bilgidir. Peygamberimizin vefatından sonra da Müminler, son şekliyle ezberleyip çeşitli malzemeler üzerine yazdıkları Kur'ân'ı okumaya devam ettiler. Ancak Yemame Savaşı ile diğer bazı savaşlarda çok sayıda hâfiz sahâbînin şehid olması, Hz. Ömer'i telaşlandırarak harekete geçirmişti. Hz. Ömer, Kur'ân'ın en azından bir kısmının kaybolması kaygısını Halife Hz. Ebû Bekir'e bildirmiş ve dağınık hâlde bulunan Kur'an âyetlerinin toplanması gerektiğini dile getirmişti. Hz. Ebû Bekir bu teklifi önce Hz. Peygamber'in yapmadığı bir şeyi yapamayacağı gerekçesiyle kabul etmedi. Ancak daha sonra Hz. Ömer'in ısrarı onu bu işi gerçekleştirmeye yöneltecekti. Hz. Ebû Bekir'in iki kapak arasında tam bir Kur'an nüshası oluşturması için görevlendirdiği Zeyd b. Sabit hemen harekete geçti. Yapılan bir duyuruyla, yanlarında yazılı Kur'ân nüshaları ve parçaları olan sahâbîlerin, iki tanıkla birlikte görevli heyete başvurmaları istendi. Zeyd ve diğer heyet üyeleri son okumayı da dikkate alarak sahâbilerin getirdiği yazılı metinlerin Kur'ân'dan olup olmadığını kontrol ederek kaydettiler. Böylece Kur'an, yazılı malzeme ve ezber yardımıyla eksiksiz olarak toplanmış oldu. Bu nusha Hz. Ebû Bekir'e teslim edildi. İki kapak arasındaki bu derlemeye "Mushaf" adı verilmiş, bu kitap Hz. Ebû Bekir'den sonra Hz. Ömer'e, onun vefatı sonrasında da kızı ve aynı zamanda Resûlullah'ın eşi olan Hz. Hafsa'ya aktarılmıştı.
Sayfa 49
Hz. Osman'in Mushaflarında yazı hâlâ bir harfin çok çeşitli şekillerde okunmasına izin veriyordu. Çünkü bu yazıda harflerin üstünde ve altında bugün kullandığımız işaretlemeler yoktu. O zaman ana dili Arapça olanlar, ayetlerin bağlamından da yararlanarak âyetleri doğru okuyabilirlerdi. Ancak çeşitli okumalara izin veren bu yazı, dili iyi bilmeyen ve ibareyi ezbere okuyamayan farklı milletlerden yeni Müslümanların ayetleri yanlış okumalarına neden olabiliyordu. Diğer taraftan, bu yazıda sesli harfler için harekeler de yoktu. İlk aşamada harflerin altına üstüne noktalar konularak büyük ölçüde doğru okumaya kolaylık getirildi. Bu şekilde yazılan Mushaflar İslâm âlemine hızlı bir biçimde yayıldı. Ünlü dil bilgini Halil b. Ahmed (ö. 175/791) ise günümüzde kullanılan harekeleri ve diğer noktalama işaretlerini geliştirerek bu çalışmalara ve bugün okuduğumuz Mushaf yazısına son şeklini verdi
Sayfa 50
Reklam
452 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.