Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım)

M. Yusuf Kandehlevi

Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım) Gönderileri

Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım) kitaplarını, Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım) sözleri ve alıntılarını, Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım) yazarlarını, Hayatü's Sahabe (4 Cilt Takım) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Ali şöyle demiştir: "İki nimet var ki, hangisinin diğerinden daha büyük olduğunu bilemiyorum: Birisi, bir adamın bana samimiyetle gelerek ihtiyacını arz etmesi ve bana yardım için müracaatta bulunmasıdır. Diğeri de, Allah Teâlâ'nın onun sıkıntısını benim elimle gidermesidir. Allah'a yemin ederim ki; bir müminin bir sıkıntısını gidermek, benim için yeryüzü dolusu altın ve gümüşe sahip olmaktan daha sevimlidir."
Sayfa 160Kitabı okudu
Ebûdderdâ (r.anh) anlatıyor: Resûlü Ekrem Efendimizin yanında oturuyordum. Hz. Ebû Bekir, diz kapakları görünecek kadar elbisesinin eteğinden tutarak geldi. Efendimiz, onun bu vaziyette geldiğini görünce, "Zannederim, sizin arkadaşınız birisiyle tartışmış." buyurdu. Ebû Bekir, Efendimize selam verdi ve: "Ömer ile aramızda ufak bir tartışma geçti. Onu kırdım; ancak sonra pişman oldum. Beni affetmesini rica ettimse de, affetmemekte direndi. Ben de, senin yanına geldim." dedi. Resûlü Ekrem, üç defa şöyle buyurdu: "Allah seni bağışlasın ey Ebû Bekir!" Bir müddet sonra, Hz. Ömer de yaptığından pişmanlık duyarak soluğu Hz. Ebû Bekir'in kapısında aldı ve "Ebû Bekir evde mi?"diye sordu. Kendisine, "Evde yoktur." cevabı verilince Hz. Ömer, doğruca Peygamberimizin yanına geldi ve O'na selam verdi. Efendimiz ona yüz vermeyince, Hz. Ebû Bekir'in de morali bozuldu; endişeli bir şekilde, titreyerek dizlerinin üzerine çöktü. iki kere: "Yâ Resûlallah, vallahi kabahatin büyüğü benimdir!" dedi. Efendimiz: "Allah Teâlâ, beni size elçi olarak görevlendirdiğinde, hepiniz beni 'yalan' ile itham ederken, Ebû Bekir beni tasdik etti; malı ve canıyla bana destek oldu. Siz, hâlâ benim bu arkadaşımı bana bırakmalı değil misiniz?" diye çıkıştı. Bu hadiseden sonra, Ebû Bekir'e eziyet edilmez oldu.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Hz. Âişe Validemiz anlatıyor: Bir adam, Allah Resûlü'nün huzuruna girmek için izin istedi. Efendimiz, adam hakkında "O, aşiretinin içinde ne fena birisidir!" dedi. İlginçtir ki, yanına girdiğinde de, adama karşı güler yüz gösterdi ve ona iltifat etti. Sonra, başka bir adam girmek için izin talep etti. Onun hakkında ise "Bu adam, aşireti içinde ne güzel insandır!" dedi. İlginçtir; bu adam içeri girdiğinde önceki adama gösterdiği kadar iltifat etmedi ve güler yüzle muamelede bulunmadı. İkinci adam da çıktıktan sonra, Allah Resûlüne "Ey Allah'ın Resûlü! Önceki giren adam hakkındaki kanaatiniz olumlu olmadığı hâlde ona karşı güler yüz ve iltifat buyurdunuz. İkinci adam için iyi bir kanaate sahip olduğunuz halde, ona önceki adam kadar bile iltifatta bulunmadınız! Bunun hikmeti nedir?" diye sorduğumda Allah Resûlü: "Ya Âişe! İnsanlar içinde, öyle fenaları bulunur ki, şerlerinden sakınmak icap eder." buyurdu.
Sayfa 158Kitabı okudu
"Kardeşiniz hakkında şeytana yardımcı olmayın."
İbn Mesud anlatıyor: "Bir kardeşinizin bir günah işlediğini gördüğünüzde, 'Allah'ım onu rezil rüsva eyle!' deyip de kardeşiniz hakkında şeytana yardımcı olmayın. Sizi de o duruma düşürmemesi için Allah'a dua edin. Zira, Resûlü Ekrem'in ashâbı olan bizler, herhangi bir kimse hakkında, onun ölüm anındaki durumunu bilmedikçe bir şey söylemezdik. Ancak, ömür sermayesi, iyi bir amelle tükenen kişi hakkında 'Ahiretini kazandı' derdik. Eceli kötü bir amelle sona eren kişi hakkında da endişe duyardık."
Sayfa 155Kitabı okudu
"Ben, ona değil; onun işlediği eyleme buğzediyorum."
Ebû Kılâbe anlatıyor: Ebu'd-Derdâ, bir gün yoldan geçerken, halkın günah işlemiş olan birine sözlü hakarette bulunduğuna şahit oldu. Ebu'd-Derdâ onlara şöyle dedi: "Şayet siz, bu adamın bir kuyuya düştüğünü görseydiniz, çıkarmak için çaba göstermez miydiniz?" "Çaba gösterirdik tabii ki!" dediler. Ebu'd-Derdâ: "O hâlde, din kardeşinize hakaret edeceğinize, sizi o gibi durumlara düşürmediği için Allah'a şükredin." dedi. "Yani sen şimdi o adama buğzetmiyorsun, öyle mi?" dediler. Ebu'd-Derdâ: "Ben, ona değil; onun işlediği eyleme buğzediyorum. O adam yaptığı fenalığı terk ettiği takdirde, yine benim din kardeşimdir." dedi.
Sayfa 155Kitabı okudu
Amr b. Şuayb anlatıyor: Müslümanlıkta ilk uygulanan şer'i had, şöyle gerçekleşti: Adamın biri, Hz. Peygambere (sav) getirildi ve hırsızlık yaptığına dair şahitlikte bulunuldu. Peygamber Efendimiz de, gereken cezanın tatbikini emretti. Ceza tatbik edildikten sonra, Efendimizin yüzü adeta kül serpilmiş gibi bembeyaz kesildi. "Ey Allah'ın Resûlü! Galiba, adamın elinin kesilmesine çok üzüldünüz." dediler. Resûlü Ekrem: "Siz, kardeşinize karşı şeytana yardımcı olurken, ben nasıl üzülmem!" dedi. "O hâlde, adamın elini kestirmeseydiniz." dediler. Resûlullah: "Sizler, bu adamı bana getirmeden önce niçin bunları düşünmediniz? Bir hâkimin, kendisine getirilen suçluyu cezalandırmaması uygun değildir." buyurdu.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.