İsmi gibi küçük bir şehirde doğdum.
İmkânı dar, hayal dünyası geniş olan biriydim.
Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuydum.
Çocuktum zor da olsa büyüdüm genç oldum, benimle beraber büyümeyen tek şey mutluluktu. Ne yer, neyle beslenir, bilmiyordum. Derin duygulara sahipti, büyüklerin gözünde ne kadar küçük görünsem de yaşadıklarım beni çok büyük gösteriyordu. Yoksulluğu ayaklar altına almayı bir türlü beceremiyordum; çünkü ayağıma takılan başka acılar vardı. İnsanların acımasız olduğu çocukların sahipsiz bırakıldığı, kadınların ezildiği menfaat sahnesine dönen bu dünya da sadece şarkıları sevdim ve sadece şarkılara iltica ettim bu benim hayatımda yaşadığım en büyük yolculuktu ve en güzel seyahat kendi sevincime yolculuk etmemdi. Onlarca yanlış insanlar arasında hayatımda doğru giden bazı şeyler vardı ama evella kendime bir sözüm vardı kimseyi incitmeyeceğime ve debili ezmeyeceğime binlerce kez yemin etmiştim. Güneşin doğduğu topraklarda büydüm yüzüm sıcaktan kavrulmuştu bütün bu olanlar tebessümümü yenecek kadar güçlü değildi asıl acı olan güneşin doğduğu topraklarda doğdum fakat güneşin batışını seyretmekle yenildim.
Zorluklarımı kolaylaştıracak bir dert ortağı arıyordum ama kendi dertlerime kendim ortak oldum çünkü ağzımdan çıkan kelimeleri duyacak hiçbir kulak yoktu...