Hakikat, kendi ilkelerine bağlı ve bir söylem aracılığıyla ortaya çıkan bir güç olarak tanımlanır. İkinci olarak, bu hakikat bilincin derinliklerinde bulunmaz: Tam tersine, onu spesifik bir amaca doğru çeken bir tür "manyetik güç" gibi, bireyin önündedir. Üçüncü olarak, bu hakikate erişim, kendiliğin analitik olarak keşfiyle değil, daha ziyade bir efendinin argümanları, ispatları, ikna edici örnekleri ve retorik açıklamalarıyla elde edilir.