yaşamın hiçliğini anlamayı istedim:
gerçeğin üstünden baktım şeylere
taş bir yürekle hilelere eğildim
aşk vardı gerçeğin ve şeylerin üstünde:
soruları artırmaya yarayan aşk
soruları artıran bir yaraydı aşk
fırlatıldığım bu karmaşık dünya
tanımıyordu aşktan artan korkuyu
çekiniyordu kendine sormaktan
hileleri dağıtan kışkırtıcı soruyu
böyle de geçirebilirmişim hayatı
boş bir odaya bakarak dolu gözlerle:
hiç çiçeklerinin açtığı yere
nereden baksam görüyorum:
varlık kendini inkâr ediyor
boşluğun saltanatı kalıyor geriye
tekbaşınalık: geçmişi güne yalnız eklemektir
hüzünden geçilir hevesten geçilir
odalar dolusu ses içilir tekbaşınalık için
dizlerde kapanmayan yaralar açılır
koşarken geçmişin geleceğine
bir sokaktan ötekine düşmektir
iki dünya birbirine çarpar çevrende
yıldızlara yeni duruşlar seçilir
gürültülü, karmaşık ve alışılmış düzende
tekbaşınalığa dar kapılardan geçilir
kimseye söz bırakmazsın, kimse de sana
nedeni vardır elbet böyle durmanın:
ötekiler şaşırır yıldızların asılı kaldığına
kalındır geleceğin sayfası: hem dağınık
bakılmamalı gürültüsüz solduğuna
günü geleceğe yalnız eklemektir tek başınalık
geçmiş ve gelecek, aşk ve tekbaşınalık
hiçliktir geniş zamanlarda unuttuğun
sakıncalı susuş bu, sakıncalı kahkaha
aşkın nerden döneceği belli olmuyor
çiçek tozları savuruyor günü akşama