Her ne kadar öğrenmek sadece insana özgü değilse de
türümüzde bu eylemin hayvanlara kıyasla daha
karmaşık ve çok katmanlı bir şekilde gerçekleştiğini
biliyoruz. Yaş, ilgi alanı ve kişilik özellikleri gibi pek çok kriterle
ilgili olan öğrenme süreci; hızlı, yavaş, eğlenceli, sıkıcı, kolay ya
da zor olabilir. Biz öğrenirken beynimiz gelişiyor ve değişiyor.
Nöroplastisite denilen bu değişim sırasında önemli bir efor da
harcıyoruz aslında. Nasıl ki olimpik bir sporcunun kasları
yaptığı spor dalına özelleşmiş bir şekilde gelişirse beynimiz de
zihinsel anlamda onu yönlendirdiğimiz şekilde değişime uğrar. Kullanılan kasların
güçlenerek esnekliğinin artması misali beynimizde de nöronlar arasında yeni bağlantılar
oluşarak daha hızlı ve etkili bir ağ iletişimi gerçekleşir. Bu gelişim sürecine
çocukluğumuzdan beri alışık olduğumuz için bize normal gelir fakat aslında bu adeta
sihir gibi bir şeydir. Evrendeki en karmaşık yapı olan insan beyni içindeki yaklaşık 86
milyar nöron ve bunların arasındaki trilyonlarca bağlantı (sinaps), akıl almaz bir ağ
oluşturuyor. Tüm bu yapıyı en iyi şekilde kullanabilmek için yapabileceğimiz o kadar
aktivite var ki… Kitap okumak, yeni bir dil öğrenmek, farklı ülkeler görerek yeni insanlar
tanımak, enstrüman çalmayı öğrenmek, beynine egzersiz yaptırmak isteyen insanların
hayatından eksik etmediği etkinliklerden sadece bazıları. Zihinsel kapasitemizin belli
bir alanda artması, sadece ilgili alandaki becerimizin artması anlamına gelmiyor. Hayata
bakışı açımızı ve onu yaşama şeklimizi de değiştiriyor