Nahit, küçük yaşta babasıyla izlediği oyunlarda başlayan tiyatro aşkıyla İbiş’in rüyalarına hazırlanır. Paşa babası her ne kadar tiyatroyu sevse de tiyatroculuğa karşıdır. Nahit ise onu hayal ve gurur kırıklığına uğratma pahasına 18’inde evi terkederek tiyatro yolculuğunu başlatır. Muhsin Ertuğrul’un karşısında oynama imkanını dahi bulur. Nuran Tiyatrosu’nu kurarak İbişliğini geliştirir. Tüm bunlar olurken tiyatrodan tanıştığı Vedia ile evlenmiş iki de çocuğu olmuştur. Boşandıktan sonra bir gün kantoculuk için görüşmek isteyen Hatice’ye “Gelsin” der. Sonunda ise “Gelen Hatice olur, giden ise her şey.”
Rüyalarını, kurduğu hayalleri, yazdığı oyunları hayatındaki kişilerle bağdaştırır Nahit. Yalnızlığını ise İbişliğiyle. Nahit olmak ona dar geldiğinde İbiş oluverir. İlk izlediği oyunda çirkin çocuğun yanına yakıştıramadığı daha sonra da rüyalarını süsleyen o güzel kız gibidir Hatice de.
“Öç alma hırsına bir kerecik olsun kapılmadığı için varabilmişti ‘İbiş’e’.”
Son sahnesinde dostu zannettiği Sadi Rıza ve Hatice’den aldığı intikamla İbiş’e, hayatını verdiği tiyatrosuna veda eder. Artık Hatice de İbiş de yoktur. Çünkü her rüyanın bir sonu vardır.