Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn (8 Cilt Takım)

İmam Gazali

En Yeni İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn (8 Cilt Takım) Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn (8 Cilt Takım) sözleri ve alıntılarını, en yeni İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn (8 Cilt Takım) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nefsine şart koşacaktır ki, eğer bunlardan bir şeye mu- halefet ederse, şehvetleriyle elde etmiş olduğundan daha faz- lası elinden kaçsın diye, onu karnın şehvetlerinden men et- mek suretiyle cezalandıracaktır. Böylece nefsine bütün azaları hakkında şartlar koşacaktır. Bunların tafsilatını sayıp dök mek oldukça uzanır. Azaların günah ve taatları gizli değildir. Sonra yirmi dört saatte kendisi için tekrar edilen iba- detlerin vazifeleri hakkında nefse yapacağı vasiyete başlaya Caktır. Sonra nefsin güç yetirdiği ve çokça yapmasına gücü yettiği nåfile ibadetler hakkında tavsiyede bulunur. Onların tafsilatını, keyfiyetini ve onlara, sebepleriyle beraber, nasıl hazırlanacağnı nefis için tertipleyecektir.
Karın'a gelince: Onu, oburluğu terketmeye zorlayacak- tır. Helalden az yemeyi, şüphelilerden çekinmeyi, şehvetle- rinden men olunmayı ve zaruret mikta-rıyla kifayet etmeyi şart koşacaktır
Reklam
Dil, zikir yapmak, hâtırlatmak, öğrenme ve öğretmeyi tekrår etmek, kulları Allah'ın yolunda irşad edip insanların arasını ıslah etmek ve diğer hayırlı nesneler için yaratılmış olma sına rağmen, bütün bu âfetlerin tehlikesi ile karşı karşıyadır. Öyleyse nefsine zikrin haricinde bütün gün dilini kıpırdat- mamayı şart koşmalıdır. Binaenaleyh mü'minin konuşması zikir, bakışı ibret, susması düşüncedir. O herhangi bir söz söylediğinde onun yanında hâzır bir muråkıb mevcuttur.
Dil'e gelince: O, tabii olarak serbesttir. Harekette ona bir, zorluk yok... Gıybet etmek, yalan söylemek, iftirada bulun- mak, nefsi tezkiye etmek, halkı ve yemekleri zemmetmek, lanet okumak, düşmanlara bedduâda bulunmak, konuş mada mücadeleye tutuşmak gibi hareketlerde dilin cinayeti pek büyüktür.
Göz'e gelince: Onu mahremi olmayan bir kimsenin yüzü ne veya herhangi bir müsiümanın avret yerine bakmaktan veya bir müslümana hakaret gözüyle bakmaktan koruya caktır. Belki her fuzuliden de koruyacaktır. Çünkü Cenab- Hak, fuzuli konuşmadan sorumlu tutacağı gibi, kulunu fu zuli bakışlardan da sorumlu tutacaktır. Gözünü bu haram bakıştan çevirdiğinde, bununla kanást edip durmayacaktır. Belki onu ticaret ve karı olan nesne ile meşgul edecektir. O da, gözün yaradılışına sebeb olan nesneye bakmasıdır. Bu da ibret gözüyle Allahın sanatının acaib-liklerine, başkası kendisine uysun diye, hayır amelle rine, Allah'ın kitabına ve Resûlüllah'ın sünnetine bakmak. vaazlanmak ve istifade etmek içih İlâhi hikmetin kitablarım mütáleadır. İşte azaların her birisi hakkında nefsine bu şe kilde durumu açıklamalıdır
yedi âzası hakkında ona ye- niden vasiyet yapacaktır. O azalar şunlardır: Göz, Kulak, Dil, Karın, Tenâsül âleti, El ve Ayak... Onları nefsine teslim edecektir. Zira o azalar bu ticaret hususunda, onun nefsinin hizmetinde bulunan bağlılardır.
Reklam
Dolayısıyle nefsine der ki: "İşte bugün hazineleri tamir etmeye, senin mülkünün sebepleri olan o hazinelerini boş bırakmamaya dikkat et de çalış! Tembellik ve istirahata fazlasıyla meyletme ki, başka- larının elde etmiş olduğu "İlliyyin" dereceleri senin elinden kaçmış olur. Bu takdirde cennete girsen dahi yakanı bırak- mayacak bir haslet kalmış olur. Binaenaleyh zararın elem ve üzüntüsü her ne kadar ateşin eleminden az ise de, çekil- mez bir elemdir." Biri, buyurmuştur: "Zannet ki günahkår afvolunmuş- tur. Acaba iyilik yapan-ların sevabı onun elinden kaçma- miş mıdır?"
Murakabe ve Muhasebe
kul sabahladığında ve sabahın farzını edâ ettiğinde bir saatlik zamanı nefsiyle şartlaşmaya tahsis etmelidir. Nitekim tüccar bir kimse, ticaret malını çalışan ortağına teslim etti- ğinde, aralarındaki şartı konuşmak için meclisi boşaltıyor
Binaenaleyh Cenâb-ı Hak buyurdu: "O sizi seçti!" (Hace: 78) Denildi ki: - Cenâb-ı Hak, Mûsâ aleyhisselâma vahy gönderdi: "Ben bir kulu sevdiğimde onu öyle belâlara mübtelå kı larım ki, dağlar o belâlara tahammül etmez. Bunu da onun doğruluğunu denemek için yaparım. Eğer onu sabırlı gö- rürsem onu veli ve dost edinirim. Eğer onu şamatacı, beni mahlûkla-rıma şikâyet edici olarak görürsem,, pervå etmek- sizin onu mahv ederim."
Câfer-i Sadık buyurdu: "Sıdk, mücâhededir! Nasıl ki, kendi nefsinin üzerin-de başkasını seçmemiş isen, Allah üzerinde başkasını seçmemendir!"
Reklam
Atiyye bin Abdülgafûr dedi ki: - Mü'minin iç âlemi dış âlemine uygun olduğunda, o mü'min ile Cenâb-ı Hak, meleklere karşı iftihar ederek bu- yurur: "İşte şu, benim hakiki kulumdur!"
Nice kimse vardır ki, namazında huşu heyeti üzerinde durur. Halbuki bununla başkasının müşa- hedesini kasdetmiyor. Amma kalbi namazdan gaafildir. Fa- kat bakan bir kimse onu, Allah'ın huzurunda kaaim olarak = görür. Halbuki o. bâtını ile çarşıda, şehvetlerinin herhangi birisinin huzurunda kaaimdir.
Hz. Enes'ten rivâyet ediliyor: Amcası Nâdr'ın oğlu Enes (R. Anhûm), Resûlüllah ile beraber Bedir savaşına katılma- mıştı. Bu durum ona gayet ağır gelmiş ve demişti ki; "Resû- lüllahın ilk savaşında hâzır bulunmadım. Dikkat edilsin! Al- lah'a yemîn ederim. Eğer Cenâb-ı Hak, Resûlüllah ile beraber bir savaşı bana nasib ederse ne yapacağımı görecektir!" Enes der ki: "İkinci sene, amcam, Nâdr'ın oğlu Enes (r.a.), Uhud muharebesine katıldı. Uhud'a giderken Muaz'ın oğlu Sad (r.a.) ile karşılaştı. Sad ondan sordu: - Ey Eba Amr! Nereye gidiyorsun? O, Sad'a cevab olarak: Cennet kokusuna hasret olası! Ben cennet kokusunu Uhud'un eteğinde hissediyorum! Böylece Enes öldürülünceye kadar harbetti. Onun mü bårek cesedinde seksen küsur yara sayıldı. O yaraların ki- misi ok yarasıydı, kimisi kılıç, kimisi de mızrak... Bunun üzerine, onun kızkardeşi, Nadr'ın kızı Rabia (r.a.) dedi ki: - Kardeşimi ancak elbisesinden tanıdım!" Ve bunun üzerine, Cenâb-ı Hakkın şu âyeti nazil oldu "Mü'minlerden öyle erkekler vardır ki, Allah'a verdik leri sözde sadakat ettiler!" (Ahzab: 23)
hakiki kul o kuldur ki, varlığı nefsi için değil, Mevlâsı içindir..
Zira eğer kişi, dünyanın veya nefsinin ve hevesle- rinin kölesi ise, bu sözünde doğru olamaz. Çünkü kişi bağlı bulunduğu nesnenin kuludur. Nitekim İsâ aleyhisselâm bu- yurmuştur: "Ey dünyanın köleleri!" Bizim peygamber-i zişânımız dâ (sallallahu aleyhi ve sel- lem): "Dinarın kulu helâk oldu! Dirhemin kulu helak oldu! Süsün kulu ve tokluğun kulu helâk oldu!" buyurmuştur. 52 Dikkat edilirse kalbi herhangi bir şeyle bağlı bulunan bir kimseye o şey'in kölesi adı vermiştir. Halbuki Allah'ın hakiki kulu, ancak o kuldur ki, evvelâ Allah'ın gayrisinden âzâd olu- nup, mutlak mânada hür olmuştur
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.