İnsanların çoğu yabancılaşmayı, ruhsal sızıyı, mevcut şartlar içinde kendi olmanın bir yolunu bulamayıp kendini kahırla içkiye, eğlenceye vermeyi ancak Dostoyevski romanlarında görünce tanıyabiliyor, gerçek hayatta karşılarına çıktı mı adını koymaksızın, herkesin zaten işte herkes gibi olduğuna dair bir inançla, üzerinde düşünme gereği bile duymadan geçip gidiyorlardı.