Zaman eskiterek, yıpratarak geçti, sadece kendisi hep yeni kaldı. Sayılar hiç durmadan aktı, değişti, büyüdü. Önüne geleni süpürdü, geriye dönüp de hiç bakmadı. Aç gözlü zaman tüm rakamları, insanları, hayatları yutarak ilerledi.
İzmir’e geri döndüğü günden beri ‘Kanun Namına’nın ilk gösterimine kadar Sare’yle görüşmemişlerdi. O gün sinemaya Sare bu kokuyla gelmişti. Tüm aile... Babası da dahil...
Nasıl bir anda sarılmışlardı, aradaki zamanı kim alıp götürdü, kim sakladı? Ne Sare bilebildi ne ana-oğul. Beyaz fötr şapkası geriye düşen İbrahim’in yüzü ıslandı anasının gözyaşlarıyla.
İstanbul’dan gelirken yolda derince yediği tırnakların acınsını en çok sağ elinin küçük parmağında duyuyordu. Şekerin turuncusunu gördü, ağızına attı. Portakal tadı, acıyı anında unutturdu, fakat evinin bahçesini hatırlattı İbrahim’e