Ana, Rosa, Marisa ve Fran, büyük bir yayın grubu bünyesinde, fasiküller halinde yayımladıkları İnsan Coğrafyası Atlası üzerinde çalışmaktadırlar. Her biri farklı görevlere, kişiliklere, geçmişlere sahiptir. Ancak ortak bir noktaları vardır: Mesele ister çocuk yapmak, ister yürümeyen bir birlikteliğin geleceğini saptamak, isterse de yeni bir aşka yelken açma cesaretini göstermek olsun, dördü de hayatlarının kritik bir evresinde, kritik kararlar almanın, kuşkuları ve hayal kırıklıkları ile yüzleşmenin eşiğindedirler. Umutsuzlukla doludur bu süreç, “ama bazen işler değişir. İmkânsız, inanılmaz gibi geliyor, ama bazen olur.”
– Bak sana anlatayım... Sevişiyorduk, tamam mı, karanlıkta, beni sırtüstü yatırıp üzerime çıkmıştı, hep böyle başlıyoruz, anlıyor musun ve birden haber vermeden geri çıktı, beni yüzüstü çevirip arkadan girme konumuna getirdi, anlıyor musun..? Sonra sert bir biçimde bastırdı, ama birbirimize yapışık olduğumuzdan ve o benden çok iri olduğundan, tabii bir de heyecandan, birincisinde giremedi, ikincisinde de, o arada ben telaşa kapıldığını fark ettim, yatıştırmak için ve o kadar aceleye gerek olmadığından, acele etme dedim, işte tam o zaman dedi, acele etmiyorum sevgilim... Sevgilim dedi bana, anlıyor musun, o zaman farkına varmadım, salaklık işte, ama şimdi epeydir düşünüyorum, çünkü... Sence, gerçekten hissetmeksizin böyle bir şey söylenebilir mi?