Baharın kürre-i nesime verdiği letafetten midir nedir, o fasılda gökyüzünün letaif-i elvanı olsa olsa güneş çehreli, ziya saçlı bir dilberin mavi gözlerinde görülebilir.
Bahar erişince toprağın her tarafı serapa taravet kesilerek "Yuhyil-arzi ba'de mevtiha" [Dünya öldükten sonra yeniden dirilir] sırrı aşikâr olur. O kuru kuru ağaçlar -mahşere tesadüf etmiş i'zam gibi- yeniden can bulmaya başlar. Bir hâlde ki, taravetlerine dikkat olunsa nazar-ı ibretle vücutlarına ser-apa cereyan eden hayatı görmek kabildir . Bir hâlde ki, en ednasındaki neşv ü nemaya bakılsa âlemin her zerresinde bir ruh tecelli ediyor zannolunur.
Gel ey fasl-i bahârân mâye-i ârâm ü hâbımsın
Enîs-i hâtırım, kâm-ı dil-i pür-istırabımsın
(Gel ey bahar mevsimi, sen benim huzur ve uykumun özüsün;
düşüncemin arkadaşı, ıstıraplı gönlümün neşesisin.)
O(Namık Kemal), klasik edebiyatın güzel anlayışını baştan aşağı değiştirerek oradaki sevgili motifinin içini hürriyet kavramıyla doldurur. Artık âşık olunan, peşinden koşulan güzel çehreli sevgili, hürriyettir
Türk edebiyatında batılı anlamda yazılan ilk “edebi” roman olarak kabul edilmiştir İntibah…
146 yıl önce yazılmış olmasından dolayı dilini anlamak neredeyse imkansız. Yayınevi bu durumun önüne geçmek için günümüzde kullanılmayan kelimelerin günümüz Türkçe karşılıklarını parantez içinde vermiş. Buna rağmen akıcı bir okuma mümkün olmuyor…
Bu kitabı okuyunca görülüyor ki, günümüz Türkçesiyle 150 yıl önceki Türkçe çok ama çok farklı…
Bırakın 150 yılı, 50 yıl önce konuşulan Türkçeyle yazılan bir eseri anlamak bile çok güç…
Birçok Arapça ve Farsça kelimeleri kullanmaz olmuşuz ve İngilizce gibi Avrupa dillerinden çok fazla yeni kelimeyi Türkçemize dahil etmişiz!..
Konuştuğumuz Türkçede kullandığımız kelime sayısı ise her geçen yılla birlikte azalmakta…
Bu durum kelime hazinemizi azalttığı gibi, Türkçenin edebiliğine darbe vurmakta, dilimizi kısırlaştırmakta…
İntibahNamık Kemal · Özgür Yayınları · 200339,3bin okunma
İnsan her adımında mezardan uzaklaştırmak için atar yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. Nitekim her nefesini temdid-i hayat (hayatını uzatmak) için alır. Yine her nefeste hayatından bir nefeslik zaman azalır.
Ahbap arasında kalbin teessüratını (üzüntülerini) halisane (saf bir şekilde) göstermemek ülfet adabından sayılıyor. Eğlence gibi hiç hükümsüz şeylerde bile beğenmediği hâli riya ile beğenir gibi görünmek insaniyet vezaifinden (görevlerinden) addolunuyor.
Mayıs ayının sekizinci ve son kitabı da İntibah’la tamamlandı.
“Meşhurdur ki son pişmanlık fayda vermez.”
Herkesin bildiği üzere, İntibah edebiyatımızın ilk edebi romanı ve bununla beraber Türk romanında batılılaşmanın ilk izlerini taşıyan önemli bir eser.
Aslında hikaye çok akıcı ve tam olarak dönemin zihniyetine uyum sağlamış bir olay örgüsü var fakat yayınevinin basımından olsa gerek çok fazla günümüz Türkçesine uyarlanmadığı için okurken biraz zorlandım. Yine de bu durum kelime hazneme yeni kelimeler eklememi sağladı.
İlk isminden de anlaşılabileceği üzere “Sergüzeşt-i Ali Bey”, yenilenmiş ismiyle İntibah; ruhunun naifliğiyle bilinen Ali beyin, adeta şeytani bir varlık olarak tasvir edilmiş Mahpeyker’e gönlünü kaptırması, bunun sonucunda ruhunda ortaya çıkan bir takım bozukluklar ve Mahpeyker ile birlikte aile hayatına getirdiği belalar anlatılıyor.
Kusursuz bir roman anlayışı o dönemde mevcut olmadığından, roman boyunca hakimane bakış açısının da getirisi bir şekilde yazarın yönlendirmelerine çok maruz kalıyoruz. Tıpkı Ahmet Mithat’ın romanlarında olduğu gibi burada da karakterler arası karşılaştırma ve bir karakteri idealize etme çok ön planda. Bu, aslında benim okurken eğlendiğim ve sevdiğim bir üslup fakat roman boyunca bazı okurları rahatsız edebilir. Onun dışında olay örgüsünde de yazıldığı dönemden kaynaklı olarak komik gelen bazı söylem ve durumlar var.
Yine de dönemin zihniyetini görmek ve edebiyatımızdaki ilerlemeyi anlayabilmek için mutlaka okunması gereken bir eser.
İntibahNamık Kemal · Özgür Yayınları · 200339,3bin okunma