Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İrfan Bahçesi

Necdet Tosun

En Beğenilen İrfan Bahçesi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İrfan Bahçesi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İrfan Bahçesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her din gibi İslâmiyet'in de bazı emir ve yasakları vardır. Dinin hukûkî yönü olan bu kuralları fıkıh ve ilmihal kitaplarından öğreniriz. Ancak din, sadece kural ve kâidelerden ibaret değildir. Onun bir de duygu ve gönül boyutu vardır. Allah ve peygamber sevgisi, ibâdetleri huşû, aşk ve zevk ile edâ etmek, güzel ahlâk sahibi olmak gibi konular fıkıh kitaplarında bulunmaz. Dinin bu manevî boyutu tasavvufun konusudur.
Yanlış anlaşılan bir diğer konu “tasavvufî eğitimin zorunluluğu” meselesidir. Her Müslüman ibâdetlerini ihlâs ve huşû ile edâ etmek, nefsindeki kötü huyları temizlemek (tezkiye), gönlündeki Allah ve peygamber sevgisi tohumunu geliştirmekle mükelleftir. Ancak bunları yapmak için mutlaka bir tasavvuf yoluna (tarîkata) girmesi gerektiğini söylemek
Reklam
Hz. Ali: “Ben, Allah Rasûlünden benden başkasının bilmediği yetmiş bâb (bölüm) ilim öğrendim” demiştir.
Heysemî, Mecma‘uz’-zevâid, IX, 113; Ebû Nu‘âym Isfahânî, Hılyetü’l-evliyâ, Beyrut 1967, I, 68; Serrâc Tûsî, el-Lüma‘, s. 38.
Sâmî Efendi'nin bağlılarından ve sevenlerinden Bandırmalı Nazım Yüzbaşı Efendi şöyle anlatmıştır: 1974 yılındaki Kıbrıs savaşının akabinde halı-kumaş ticaretiyle uğraşıyordum. Bandırma'dan İstanbul'a halı satın almak için gitmiştim. Mahmûd Sâmî Efendi'nin İstanbul Erenköy'deki evinde sohbet yapılacağını duydum ve bir vesileyle iştirak ettim. Sohbet için girdiğimde Bursa müftüsü ile Kayseri'den Cemil amca isminde meczub bir zât gibi birkaç kişi daha eveoradaydı. Sâmî Efendi hazretleri sohbete başlamadan önce Kayserili Cemil amca Sâmî Efendi'ye: “Efendim, Kıbrıs harbi nasıl oldu, anlatıverseniz, bizim zâhirî kuvvetlerimiz bu Kıbrıs harbini kazanabilir miydi?” dedi. Sâmî Efendi sükût edip konuşmadılar, sohbete başlamak istiyorlardı. Cemil amca tekrar: “Efendim, mânevî âlemden yardım gelmese bizim zâhirî kuvvetlerimiz bu savaşı kazanabilir miydi?” dedi. Sâmî Efendi yine sükût edip bu konuda bir şey söylemeyince Cemil amca: “Efendim, Allah aşkına söyleyin, bu savaşta mânevîyat erleri destek vermedi mi, onlara bütün emirler de sizden çıkmadı mı, manen komutan siz değil miydiniz, söyleyin de bu kardeşler biliversin” deyince, Sâmî Efendi mahcûbiyetinden kızardı, oradaki hâfıza: “Bir aşır okuyalım” buyurdu sohbeti başlamadan bitirmiş oldu.
Alvarlı Efe’nin Millî Mücâdeledeki Rolü:
Nakşbendî şeyhi Hâlid-i Bağdâdî’nin mürid ve halifesi olan Tâhâ el-Hakkârî’nin halifelerinden biri Muhammed Küfrevî, Bitlisli idi. Kendisinden sonra Alvarlı Efe lakaplı Muhammed Lutfî Efendi (ö. 1956) şeyh olmuştur. Erzurum yakınlarındaki Yavi’de imamlık yapan Alvarlı Efe, 1916’da Ruslar’ın Erzurum çevresini işgali akabinde katliâma girişen Ermeniler’e karşı altmış kişilik bir askerî birlik ile mücâdele etti. Erzurum işgalden kurtulunca Alvar’a yerleşen Alvarlı Efe 1956’da burada vefât etmiş, şiirleri Hulâsatü’l-hakâyık adıyla derlenip neşredilmiştir (İstanbul 1974)
Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e Ebû Zer Gıfârî’nin: “Bana göre fakirlik zenginlikten, hastalık sıhhatten daha iyidir” sözünü sordular. Şöyle dedi: “Allah Ebû Zer’e rahmet eylesin, fakat benim sözüm şudur: Bir kimse Allah Teâlâ’nın tercihindeki güzelliği görürse, Onun kendisi için yaptığı tercihten başkasını temennî etmez.”
Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb, s. 269.
Reklam
Sûfîler için “ölmeden önce ölmek” diye bir kavram daha vardır. O da nefsin hased, kibir, riyâ, dünya sevgisi gibi kötü ahlâkını öldürüp yok etmektir. Bu ahlâkî arınmayı başarabilen kişilerin rûhları nefslerine gâlip gelip dünyada iken hürriyete kavuşur, dünyevî bağlardan sıyrılır. Hz. Mevlânâ, Mesnevî isimli eserinde bunu “Papağan ve Tüccar" hikâyesi ile anlatır.
Nakşbendîler’in bid‘at ve hurâfelere karşı hassas olduğunu bilen İbn Hacer Heytemî (ö. 974/1567) bu tarîkatı “Câhil sûfîlerin bulanıklıklarından uzak olan tarîkat-ı aliyye” şeklinde vasfetmiştir.
İstikâmet ehli sûfîlerin bu konudaki yaklaşımı şudur: “Cenâb-ı Hak bazen kuluna perdeleri açar, fersah fersah uzakları gösterir, bazen de perdeyi kapatır, o kul önündeki taşı göremeyip takılır, düşer.”
Bir gün sabah namazına kalkamayan III. Murâd’ın üzüntüyle şu şiiri kaleme aldığı söylenir: Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail’in kastı canadır inan Uyan ey gözlerim gafletten uyan… Benim Murâd kulun, suçumu affet Suçum bağışlayup günâhım ref’et Resulün sancağı dibinde haşret Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan.
Sayfa 30
57 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.