Gazalî el-Mustesfâ’da ilimleri sınıflarken, kelâmın dinî ilimler arasında evrensel ilim (ulâm-i külliye) olduğunu savunur. Gazali’ye göre kelam en tümel olan şey olan varlık (el-mevciid)ı araştırmakla işe başlar. Varlık da ikiye ayrılır: Ezelî olan Allah’ın varlığı ve mümkün varlıklar (Gazali, 1325: 1, 5-9). Mümkün varlıklar ise cevher ve araz (töz ve ilinek) olmak üzere iki ye ayrılır. Gazalî daha sonra vahyi ve diğer dinî ilimleri ele alır. Peygamberlerin öğrettikleri şeyler rasyonel ispat yolu (elburhânü ’l-aklî) ile bilinir. Kelam bu bakımdan, küllî ilimler arasında sayılan fıkıh da dâhil olmak üzere diğer dinî ilimlere nazaran birincil (el-asl) bir değere sahiptir. Diğer ilimler kelama nazaran ikincil değerdedir (el-furü’). Mesela Gazali, elMustesfâ’da fıkhın kelama tabi olduğunu söylemektedir (s. 5). Fakihin akide ile ilgili bir ifadenin doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda, Kur’an ve hadislerdeki akide ile ilgili ifadelerin tevilinin doğruluğu ile ilgili söz söyleme yetkisi yoktur. Çünkü böyle bir yargıda bulunmak için teolojik ve mantıksal bir temele dayandırmak gerekir. Gazali’nin kelamla ilgili bu düşüncesi onun kelamı bir tür “genişletilmiş metafizik” olarak gördüğünün işaretidir (Frank, 1994: 9).
Gazali, kelam ilmini İhyâ’da “Allah’ın varlığından, sıfatlafından ve fiillerinden bahseden bir ilim” olarak tanımlarken (l, 23) el-Mustesfâ’da daha geniş perspektifli bir görüş serdetmektedir. el-Mustesfâ’da kullanılan Allah ile ilgili ifadeler, Gazalî’nin kelamının felsefeye en çok yaklaştığı yerdir.