Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

4 Cilt Takım

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam

İbn-i Hişam

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam Sözleri ve Alıntıları

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam sözleri ve alıntılarını, İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam kitap alıntılarını, İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gireceğin bir ev olarak Gumdan köşkünün başında üzerinde tâc, kurulu olduğun halde iç, sana âsân olsun. İç sana âsân olsun ki, baş aşağı helak oldular. Bugün kumaşlarını istediğin gibi sarkıt ve böbürlen.
İbn-i İshak dedi k i: Ibn-i Ziberâ «Dönüşten sonra oranın has­tası...» sözüyle şunu kasd eder ki: Ebrehe'nin başına gelenlerden sonra beraberlerinde taşımışlardı. Nihayet San’â’da öldü.
Reklam
Abdurrahman b. Sad b. Zürâre Âişe (Radiyallâhû anhâl’dan onun şöyle dediğini naklen bana haber verdi: And olsun ki. filin kaidini ve sâisini Mekke’de a'mâ ve kötürüm oldukları, insanlardan yiyecek dilendikleri halde gördüm.
sarhoşun sarhoşluğu işitti mi voksa hatıralarım mı terketti? Yoksa arzu ettiği lezzete nail mi oldu Yoksa gençliğini ini hatırladı.' Halbuki senin gençliği hatırlaman başka değil ancak onun kurtuluş yerini hatırlamandır. O Rebâiyye harbidir. Onun gibisi kişiye ibretler getirir. O halde Imrin veya Esed’den sorunuz ki o zühre yıldızıyla beraber sabahleyin yürüyerek geldi
Ibni Ishak'a Göre Zemzemin Bulunuşu
............ Allaha and olsun ki bizim kendimizi ellerimizle böylece ölüme atmamız yerde yürüyüp nefsimiz için bir şey aramamamız elbetteki bir acizdir. Umulur ki Allah beldelerden birinde bizi bir su ile nzıklandırsın, o halde yüklerinizi yükleyiniz ve bineklerinize bininiz.Onlar da bindiler bu işi bitirdikleri zaman onlarla beraber bulunan Kureyşli kabileler onların ne yapacaklarına bakıyorlardı. Abdulmut­talib bineğine geldi ve ona bindi. Yerinden kalkıp süratlandığı za­man bineğinin tırnağının altından tatlı bir su fışkırdı. Bunun üzeri­ ne Abdulmuttalib tekbir getirdi arkadaşları da tekbir getirdi. Son­ra indi ve içti, ashabı da içtiler. Ve kablannı su doldurdular.
Islam Oncesi Arap Edebiyatından
Her hayat birbir peşine içmektir, zaman için bir dostluk yoktur. Yoksulluk, nimet, topluluk ve azlık zamanıdır. Hayatı çokça sevmemiz ise cehl ve dalâlettir.
Reklam
BAHİRE, SÂİBE. VASİLE VE HÂMİ’NİN DURUMU
İbn-i İshâk'm onlar hakkmdaki görüşü İbn-i İshâk dedi ki. Bahire şaibenin dişi yavrusudur. Sâibe ise dişi devedir, ki bir­biri peşine on dişi yavru doğurduğu zaman uzaklaştırılır ve artık sırtına binilmez. Ve yünü kırpılmaz sütü içilmez, ancak misafir içe­bilir. Bundan sonra doğurduğu dişi yavrunun kulağı yarılır sonra anasiyle birlikte yolu serbest bırakılır, onun da sırtına binilmez, yü­nü kırpılmaz ve konuktan başka kimse onun sütünü içmez. Tıpkı anasına yapıldığı gibi ona da yapılır. Bu ise Bahire’dir ki sâibenin dişi yavrusudur. Vasile: Beş batında bir bir peşine ikiz olarak ara­larında erkek bulunmayan on dişi yavru getiren bir dişi koyundur Böylece bundan sonra doğurduğu yavrular erkekler için olurdu, kız­ lar için olmazdı. Ancak onlardan biri ölürse onu yemekte onlarnn erkekleri ve kızlan ortak olurlardı. İbn-i Hişâm der k i: Şöyle de rivâyet olunur. Bundan sonra do­ğan yavrular yalnız erkekler için olurdu kızlara hiç bir şey veril­mezdi. Ibn-i İshâk dedi ki: Hâmi: Erkek hayvandır ki, onun sulbünden birbir peşine ara­larında erkek bulunmayan on yavru doğduğu zaman sırtı himaye olunur ve artık ona binilmez. Yünü kırpılmaz ve develeri arasında serbest bırakılırdı ve başka bir şekilde kullanılmazdı.
Kankal, mikyâl demektir. Denilmiştir ki o otuzüç men alan bir öl­ çektir. (Men takriben iki rıtıl ağırlığındadır). İşte bu tâcı Yezdicürd b. Şehriyâr’dan kahren alındığı zaman Ömer b. el-Hattab Radıyallâhi anhe getirilmiş­ti. Ona, dedesi mezkûr Enuşirvân tarafından intikal etmişti. Ömer Radiyallahu Anh'e getirildiği zaman Sürake b. Mâlik el-Müdlici’yi çağırdı ve ona Kisrâ'nın bilezikleriyle onun zinetlerini ve tacı başının üzerine koydu. Dedi ki: Allah'a hamd olsun ki Melikler meliki Kisrâ'nın tacını onun başından çıkart­tı ve onu Benî Müdlic'den bir arâbinin başına koydu. Bu İslâm’ın izzi ve bereketiyledir, bizim kuvvetimizle değil, diye emir verdi. Ömer buna Süraka’ye tahsis etmesi şunun içindir ki, Resûlullah (Sallalahü Aleyhi ve Sellem) ona şöyle demişti: Ey Sürâke, Kisrâ’nın tacı senin başın üzerine ve onun bileziklerive gerdanlıkları da senin ellerine konulduğu zaman sen nasıl olursun?
El-Ahnes'in. Ebû Cehl’e, dinlediğinin mânasını sormak üzere gitmesi
Sonra onun yanından çıktı ve Ebû Cehlin yanına geldi evine ya­nına girdi ve şöyle dedi: — Ey Ebül-Hakem, Muhammed’den dinlediğin şeyler hakkında senin görüşün nedir? O da dedi ki: Ne dinledim ki! Biz ve Benû Abd-i Menâf şeref için münâzaa ettik Onlar doyurdular biz de doyurduk. Onlar yüklediler biz de yükledik. Onlar verdiler biz de verdik. Tâ diz dize geldik, iki yarış atı gibi olduk. Neticede: — Bizden bir nebi vardır ki ona gökten vahyi gelir, diye üstün­lük tasladılar. Biz bunun gibisine ne zaman kavuşuruz! Vallâhi ona aslâ ne iman ederiz ne de onu tasdik ederiz. Bunun üzerine El-Ahnes onun yanından kalktı ve onuterketti.
Abbas b. Abdulmuttalip'in Zemzem’in sikayesini üzerine alması
Abdulmuttalib b. Hâşim öldüğü zaman. Zemzem ve Zemzemden sikaye işini Abbâs b. Abdulmuttalib üzerine aldı. O, o zaman kardeş­lerinin en genci, en küçükleri idi. İslâmiyet gelinceye kadar on­da kaldı. Resülullah(ص) de olduğu şekil­de ona bıraktı ve o görev bugüne kadarda Abbâs âlinde bulunmak­tadır.
Reklam
lbn-i İshâk dedi ki: Zemzem kendisinden önce hacıların su almış olduktan kuyuların üzerine sünger çekti onlan silip götürdü. Mescid-i Haram'a ya­kınlığından ve başka sulara üstünlüğünden dolayı insanlar ona git­tiler. Çünkü o. İsmâil b. Ibrâhim (As.) kuyusudur. Beni Abd-i Menâf bütün Kureyş ve sair Araplar üzerine onunla iftihâr ediyorlardı. Müsâfir b. Ebi Amr b. Ümeyye b. Abd-i Şems b. Abd-i Menâf Kureyş'e karşı yürüttükleri sikaye ve rifâde görevleri ile ve Zemzem kuyusu ile iftihar ederek aşağıdaki şiiri söyledi: Beni Abd-i Menâf bir tek ailedirler. Birinin şerefi öbürünün şerefidir ve birinin yaptığı fazilet diğerlerin de faziletidir.
İbn-i Hişâm dedi ki: Bu kelâm ve bundan önceki kelâm Ali (R.anh)’nin Zemzem kuyusunun kazılması hakkındaki hadisinden haberinden -Asla suyu bitmez ve suyu azalmaz.* sözünden «Karıncanın köyünün yanında* sözüne kadar bize göre seci’dir, şiir değildir.
Âişe, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e dedi ki: Şüphesiz İbn-i Cüd’ân taam yedirirdi ve zayıfı misafir ederdi. Acaba bu ona kıyamet gününde menfaat verir mi? Buyurdu ki : «Hayır. Çünkü o bir gün «Ey benim Rabbim din gününde hatamı affet» demedi.»
Nedve: Meşveret ve görüş bildirmek için toplanmaktır. Kusayy’ın bunun için edindiği eve Dârün-Nedve denirdi. Bu ev Benî Abdiddar’dan son­ra Hakim b. Hizâm b. Huveylid b. Esed b. Abdul-Uzzâ b. Kusayy’a geçti. O da onu İslâm döneminde yüzbin dirhem ile sattı. Bu, Muâviye’nin zamanın­da idi. Bunun üzerine Muâviye bu konuda onu kınadı: Senin babalarının iz­zet ve şereflerini mi sattın? dedi. Hakim de ona şöyle dedi: İzzet ve şerefler gitti ancak takva kaldı. Allaha and olsun ki onu câhiliyyede bir tuluk şarab ile satın almıştım. Şimdi ise onu yüzbin dirheme sattım. Sizi şâhid tutuyo­rum ki, bu yüz dirhemi Allah yolunda veriyorum. Şimdi aldanan kimdir?
İbn-i İshâk şöyle dedi: Sonra Kusayy b. Kilâb, Huleyl b Hubşiyye'de kızı Hubbâ ile ev­ lenmek üzere dünürcü oldu. Hüleyl de onu beğendi ve kızını onun­ la evlendirdi. Ondan Abduddâr, Abd-i Menâf, Abdul-Uzza ve Abd doğ­du. Kusayy’ın çocukları yayıldıkları, malı çok olduğu ve şerefi bü­yüdüğü zaman Hüleyl öldü. Not: Abd-i Menaf onun oglu Haşim'in oğlu Abdulmuttalip onun oğlu Abdullah ve Resullah(sav)
37 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.