Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

4 Cilt Takım

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam

İbn-i Hişam

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam Sözleri ve Alıntıları

İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam sözleri ve alıntılarını, İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam kitap alıntılarını, İslam Tarihi Siret-i ibn Hisam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nedve: Meşveret ve görüş bildirmek için toplanmaktır. Kusayy’ın bunun için edindiği eve Dârün-Nedve denirdi. Bu ev Benî Abdiddar’dan son­ra Hakim b. Hizâm b. Huveylid b. Esed b. Abdul-Uzzâ b. Kusayy’a geçti. O da onu İslâm döneminde yüzbin dirhem ile sattı. Bu, Muâviye’nin zamanın­da idi. Bunun üzerine Muâviye bu konuda onu kınadı: Senin babalarının iz­zet ve şereflerini mi sattın? dedi. Hakim de ona şöyle dedi: İzzet ve şerefler gitti ancak takva kaldı. Allaha and olsun ki onu câhiliyyede bir tuluk şarab ile satın almıştım. Şimdi ise onu yüzbin dirheme sattım. Sizi şâhid tutuyo­rum ki, bu yüz dirhemi Allah yolunda veriyorum. Şimdi aldanan kimdir?
İbn-i İshâk şöyle dedi: Sonra Kusayy b. Kilâb, Huleyl b Hubşiyye'de kızı Hubbâ ile ev­ lenmek üzere dünürcü oldu. Hüleyl de onu beğendi ve kızını onun­ la evlendirdi. Ondan Abduddâr, Abd-i Menâf, Abdul-Uzza ve Abd doğ­du. Kusayy’ın çocukları yayıldıkları, malı çok olduğu ve şerefi bü­yüdüğü zaman Hüleyl öldü. Not: Abd-i Menaf onun oglu Haşim'in oğlu Abdulmuttalip onun oğlu Abdullah ve Resullah(sav)
Reklam
Kinâne ve Kureyş telbiye getirdikleri zaman şöyle derlerdi: «Ey Allahım, senin emrine a'mâdeyim, senin emrine hazmm, se­nin emrine hazırım. Senin şerikin yoktur ancak bir şerik vardır ki o da senin içindir. Onun ve mâlik olduğunun mâlikisin.» Böylece on­lar O’nu telbiye ile tevhid ediyorlar = birliyorlar, sonra onunla bir­likte putlarını sokuşturuyorlardı Ve o putların mülkünü de O'nun eline veriyorlardı.
Sanemlerin (putların) Şam'dan Mekke'ye Celbi
İbn-i Hişâm dedi : Bana Ehl-i ilimden birisi haber verdi ki : Amr b. Luhayy bazı işleri görmek için Mekke’den Şam'a gitti. Belka topraklanndan Meâb'a geldiği zaman ki o zaman orada Amâlik ( imlik b. Lâviz b. Sam b Nuh'un) zürriyeti bulunuyordu. On­ları putlara ibadet ederlerken gördü, dedi ki : İbâdet ettiğiniz ve gör­düğüm bu putlar nedir? Onlar dediler k i: Bunlar ibâdet ettiğimiz birtakım putlardır ki onlardan yağmur isteriz, bize yağmur yağdı­rırlar; onlardan yardım isteriz bize yardım ederler. Bunun üzerine onlara dedi k i: Onlardan bir putu bana verir misiniz ki onu Arap memleketine götüreyim de ona ibâdet etsinler. Onlar da Hübel de­nilen bir putu ona verdiler. Onu Mekke’ye getirdi dikti ve millete ona ibâdet ve hürmet etmelerini emretti
Eryat'ın Ebrehe tarafından katli haberi Necâşi'ye ulaştığında, şiddetli bir şekilde kızdı ve de­di ki.- Emirimin üzerine saldırdı ve emrim olmaksızın onu katletti. Sonra onun saçını kesip memleketini ayağımın altına almadan onu rahat bırakmayacağım, dedi. Bunun üzerine Ebrehe başım tıraş etti ve Yemen toprağından bir deri kap doldurdu sonra onu Necâşi'ye gön­derdi ve şöyle bir mektup yazdı: Ey Melik: Eryât senin kulundur, ben de senin kulunum. Senin emrinde ikimiz ihtilâf ettik ve her birimizin tâatı senin içindir. An­cak ben Habeşlilerin durumu üzerine daha kavi ve onlar için daha mazbût ve daha iyi idare ederim. Melikin kasemi bana vannca başı­nım hepsini tıraş ettim. Ve yerimden bir deri kap toprağı ona gön­derdim ki onu ayaklarının altına koysun ve benim hakkımdaki ka­seminde yemininde durmuş olsun. Bu Necâşi'ye vardığında ondan râzı oldu ve şöyle yazdı: Benim emrim sana gelinceye kadar Yemen topraklarında sâbit kal. Bunun üzerine Ebrehe Yemen'de kaldı.
El-Ahnes'in. Ebû Cehl’e, dinlediğinin mânasını sormak üzere gitmesi
Sonra onun yanından çıktı ve Ebû Cehlin yanına geldi evine ya­nına girdi ve şöyle dedi: — Ey Ebül-Hakem, Muhammed’den dinlediğin şeyler hakkında senin görüşün nedir? O da dedi ki: Ne dinledim ki! Biz ve Benû Abd-i Menâf şeref için münâzaa ettik Onlar doyurdular biz de doyurduk. Onlar yüklediler biz de yükledik. Onlar verdiler biz de verdik. Tâ diz dize geldik, iki yarış atı gibi olduk. Neticede: — Bizden bir nebi vardır ki ona gökten vahyi gelir, diye üstün­lük tasladılar. Biz bunun gibisine ne zaman kavuşuruz! Vallâhi ona aslâ ne iman ederiz ne de onu tasdik ederiz. Bunun üzerine El-Ahnes onun yanından kalktı ve onuterketti.
Reklam
Ebu Talib'in Şiiri
Bir gün Kureyş bir intihar için toplandığı zaman Abd-i Menâf onların gövdesi ve kalbidir. Her ne kadar Kureyş’in eşrafı Abd-i Menafin içinde iseler de Kureyş’in eşrafı ve onun eskileri Hâşim’dedir. Eğer Kureyş bir gün iftihar ederse o Kureyş’in özü ve onun kerimi Muhammed Mustafa’dır. Kureyş üzerimize birbirini çağırdılar, zayıfı tavlısı. Fakat zafer bulamadılar ve akılları zail olup gitti. Biz eskiyiz bir zâlimlik tanımayız yüz astıkları zaman biz onları dü­zeltiriz. Her gün onları istemeyerek koruyoruz ve isteyen kimseleri yuvalarında vururuz. Bizimle kurumuş ağaç cana gelir neşat bulur. Ancak bizim gölgelerimizle onların dipleri rutubetlenir ve büyür.
ABDULLAH B. ABDULMUTTALİB İLE EVLENMEK İSTEYEN KADIN
Kendisini Abdullah'a arzeden kadının talebini Abdullah'ın reddetmesi lbn-i lshak şöyle dedi Sonra Abdulmuttalib Abdullah’ın elini tutarak ayrıldı. İddia et­tiklerine göre Beni Esed (192) b. Abdul-Uzzâ b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Kâb b. Luayy b. Calib b. Fihr'den bir kadına rastladı. Bu kadın Veraka b. Nevfel b. Esed b. Abdul-Uzzâ’nm kız kardeşidir. Kâbe’nin yanında bulunuyordu. Bu kadın onun yüzüne baktığı zaman ona dedi k i: — Ey Abdullah nereye gidiyorsun? O da dedi k i: — Babamla birlikte. Kadın dedi ki: — Bana şimdi yaklaşırsan senin bedelinde boğazlanan develer kadar senin için deve vereceğim. Abdullah da dedi k i: — Ben babamla beraberim ondan ne geri kalabilirim ne de on­dan ayrılabilirim. 192 Bu kadının ismi Rukiyye binti Nevfel idi.
Ibni Ishak'a Göre Zemzemin Bulunuşu
............ Allaha and olsun ki bizim kendimizi ellerimizle böylece ölüme atmamız yerde yürüyüp nefsimiz için bir şey aramamamız elbetteki bir acizdir. Umulur ki Allah beldelerden birinde bizi bir su ile nzıklandırsın, o halde yüklerinizi yükleyiniz ve bineklerinize bininiz.Onlar da bindiler bu işi bitirdikleri zaman onlarla beraber bulunan Kureyşli kabileler onların ne yapacaklarına bakıyorlardı. Abdulmut­talib bineğine geldi ve ona bindi. Yerinden kalkıp süratlandığı za­man bineğinin tırnağının altından tatlı bir su fışkırdı. Bunun üzeri­ ne Abdulmuttalib tekbir getirdi arkadaşları da tekbir getirdi. Son­ra indi ve içti, ashabı da içtiler. Ve kablannı su doldurdular.
Islam Oncesi Arap Edebiyatından
Her hayat birbir peşine içmektir, zaman için bir dostluk yoktur. Yoksulluk, nimet, topluluk ve azlık zamanıdır. Hayatı çokça sevmemiz ise cehl ve dalâlettir.
37 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.