Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar

M. Cevat Akşit

İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar Gönderileri

İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar kitaplarını, İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar sözleri ve alıntılarını, İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar yazarlarını, İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Resulullah Efendimiz Aleyhisselâm: "Yemin ederim ben emredeyim de odun toplatayım. Sonra emredeyim namaz için ezan okunsun. Sonra bir adama emredeyim insanlara imam olsun. Sonra kendim cemaata gelmeyen adamlara gidip evlerini üzerlerine yakayım, diye iyice niyetlendim." buyurmuş, namazı cemaat halinde eda için camiye gelmeyenlere çok kızdığını belirtmiştir.
Sayfa 126Kitabı okudu
İslam'da cihadın maksadı, intikam, öldürme, düşmanlık ve insanlara dinlerini değiştirmeleri için zorlama değildir. Onun için harp etmeden önce hasma; İslam'a girmesi ve kardeş olması, kabut etmezse tecavüz etmeyeceğinin kesin delili olarak İslam hakimiyetini kabul edip dininde serbest olarak vergi veren tebaa olması, yine kabul etmezse savaşa razı olması teklif edilir. Harbte hedef; akli ve ilmi delil dinlemeyen kafirlerin ve zalimlerin tecavüzlerini önlemek, insanları zorlamalardan korumak, zorlama kabul etmeyen dini hakim kılmak, gücünün yettiğine zor kullanan hak düşmanlarını defetmek, serbest düşünmeye engelleri kaldırmak, dosdoğru yolu, hakkın hakimiyetini ilan etmek, insanları genel sulha kefil olan bir vasat ümmet yapmaktır. Hasmı yenerek zorlama gücünü elinden alıp insanları serbest olarak hakkın hükmüne tabi kılmaktır. İslam'ın galebesiyle hayra mani olanlar defolunduktan sonra, hak, adalet ve İslam'ın güzel ahlakı öğretilir, uygulanır, sevginin, saygının hakimiyeti sağlanır. Serbest iradesiyle müslüman olduktan sonra dinden çıkana uygulanan ceza ise, ikrah değil, Allah'a ve Peygambere ahid verdikten sonra ahdini bozmanın sonucudur. Günümüzdeki vatana ihanet eden anarşiste verilen ceza kabilindendir. Yoksa hiç kimseye İslam Dinine girmesi için zorlama yapılamaz, herkes dininde serbest ve özgürdür.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Bid'atçı, heva ve heves adamıdır. Günah yönünden zararı en çok olandır. Çünkü bid'atçının fitnesi dinin aslınadır. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.)'in üzerinde olduğu şeyi bozar. Sünnet dinin ikinci aslıdır. Bid'at, Sünnet'i yıkmak olduğuna göre bid'atçı sonuç itibariyle bilerek ya da bilmeyerek dini yıkmaya girişmiş olmaktadır. Sünnet olmazsa dinin uygulanmasında karışıklık çıkar. Bid'at ehli nefsine uymayı, şeytanın hükmünü, Rabbinin rızasına tercih etttiğinden kamil İslam'dan çıkar. Bid'atçılar için Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.); "Üç kişi vardır ki ben onlara lânet ettim: Zalim yönetici, günahını ilan eden günahkâr ve Sünnet'i öldüren bid'atçı!" buyurmuşlardır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Mutluluk, Sünnet'e uymaktadır. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.)'e uymak; O'ndan sadır olan herşeyde, davranışlarında, susmasında yeme, içme, oturma, kalkma, konuşma şeklinde O'na uymakla olur. Uymanın içine elbiseyi oturarak giymek, sarığı ayakta sarmak, ayakkabıyı giyerken sağdan başlamak, sağ elle yemek ve içmek, tırnak kesmeye sağ elin şahadet parmağıyla başlamak ve baş parmakla bitirmek, ayak tırnaklarını kesmeye ise sağ küçük parmaktan başlayıp sol küçük parmakla bitirmek de dahildir. İmam Gazali, "Bu konuda gevşeklik göstermemelidir. Bazıları adet kabilinden olan şeylerde O'na uymanın bir anlamı yoktur, derler ki bu, mutluluk kapılarından büyük bir kapıyı kapatır, der. Gerçekten adet kabilinden olan şeylerde bile Resûlüllah'a uyma, O (s.a.v.) yaptı diye, O (s.a.v.)'na sevgi ve saygıdan dolayı uyma niyeti, sıradan ve değersiz görünen bir şeye ibadet gibi sevap kazandırır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Şöyle buyurdu Efendimiz Aleyhisselâm: "Allah'tan korkun. Başınızdaki ulü'l-emre, o habeşli bir köle olsa da, itaat edin. Sizden biriniz benden sonra yaşarsa çok karışıklıklar görecektir. Size düşen; benim sünnetime ve benim hidayette olan raşid halifelerimin sünnetlerine, boğulmaktan kurtulmak için can havliyle, azı dişleriyle ipe tutunanın tutunduğu gibi sımsıkı tutunmanızdır. Benim sünnetimde olmayan, sonradan uydurulan şeylerden de kaçının, sakının! Zira her sonradan uydurulan bid'attir. Her bid'at da sapıklıktır. Söz ve davranışlarında haddi aşıp benim dinimin çizgilerini aşanlar, gözünüzü açın helak olur!"
Bu ayetlerde de Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.)'e uymanın zorunluluğu açıklanmıştır. Sonuç itibariyle Resûlüllah'ın sünnetinin Kur'an' dan sonra İslam'ın ikinci kaynağı olduğu kesindir. Sünnet'in veya Sünnet'e dair haber demek olan Hadis'in İslam'ın önemli bir kaynağı olduğu, Peygamberimiz (s.a.v.) devrinden itibaren asırlardan beri bütün müctehidler ve bilginlerce kabul edilip uygulanan bir prensiptir. Kur'an'da izaha muhtaç hususlar olabilir. Sünnet, Kur'an'ın genel esaslarına aykırı olmaksızın bunları açıklamıştır. Hatta Kur'an Sünnet'le bilinir. Çünkü biz ne Allah'tan, ne Cebrail (a.s.)'den işitmiyoruz. Mesela namaz vakitlerini sorana Efendimiz (s.a.v.), "Bizimle kıl"; ashabına, "Hac fiillerini bizden alıp öğrenin" ve "Ben nasıl kılıyorsam beni gördüğünüz gibi namaz kılınız", buyurarak namazı, haccı öğretti. Zekat ve diğerlerinin eda şekillerini de mü'minler O'ndan öğrendiler.
Reklam
Resûlülah Efendimiz (s.a.v.)'in ümmetine bıraktığı iki emaneti vardır. Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyti Efendimiz (s.a.v.); "Size, tutunduğunuz taktirde benden sonra asla sapıtmayacağınız, birisi diğerinden daha muazzam iki emanet bırakıyorum: Semadan yere uzatılmış olan sağlam ip Allah'ın Kitabı ve itratım, ehl-i beytim! Bu ikisi, Havz-ı Kevser'im başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden asla ayrılmayacaktır. Bakın bakalım bunlar hakkında bana nasıl halef olacaksınız." buyurmaktadırlar.
Gerçekten Allah'ın ve Resûlünün emanetine riayet etmeyenler ortalığı kaplayınca; bizi ayakta tutan kültürel ve sosyal değerlerimizde aşınma olmuştur. Bir zamanlar dünyaya parmak ısırtan Arıburnu kahramanlarını, namus için can verenleri anmaya giderken fuhuş yapan, Kadeş Vapuru rezaletini çıkaran gençlik türemiştir. İnsanlar nefs-i emmaresini, şehvet ve zevkini tatminden, rüşvet almaktan, yetim malını çalmaktan, vatanını değil adamını kayırmaktan öte birşey yapmamış ve sonunda devletin parası pul olmuş, döviz dilenciliğine çıkılmış, herkes devletin çaresine değil başının çaresine bakmaktan başka birşey düşünmez olmuştur! Onurlu yaşam yerine böylesine zelil bir yaşam içine düşülmüştür! Vergi toplanamamakta, memur, işçi doyurulamamakta, kamu hizmetleri yeterince yürütülememekte, rüşvet önlenememekte, adalet sağlanamamaktadır. Toplum uçuruma yuvarlanmaktadır! Çünkü "Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde - Geçer bir gün zemine, Arşa çıksa paye-i devlet"
İslam'ı kabul etmeyen, Hakk'a teslim olmayan, Hak ve hakkaniyet tanımayanlar haram ve helal seçmezler. Hukuka tecavüz ederler. Allah'ı ve Ahireti unutup haram ve helal tanımayanların, Allah ve Resûlünün haram kıldıklarına saygı göstermeyenlerin müslümanlığının anlamı yoktur. Kitap ve Sünnet'i, hak ve hukuku gözetmeyecek olanların, hak din ile dindar olarak hakkı gerçekleştirmeyecek ve uygulama yapmayacak olanların da müslümanlığının anlamı yoktur. Müslümanım diyen, müslüman kalmak isteyen, Allah'ın haramını haram, helalini de helal bilecek ve Allah (c.c.)'a inandıktan sonra O (c.c.)'nun emirlerine teslim olup öyle yaşayacaktır. Başka seçeneği yoktur. Aksi halde "Allah'ın hareminin yasaklarını çiğneyeni, helal sayanı, Allah ve Peygamberleri lânetlemiştir", cümlesine dahil olmak tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Haram olduğu kesinlikle bilinen birşeyin helal olduğunu söylemek küfürdür. Ancak, haram olduğunu inkar etmeksizin günah işleyen kişi kafir olmaz. Günahkâr mü'min olur. Hesabını Allah'a verecektir. Mu'tezile ve Haricilerin günah işleyen kafir olur demeleri aşırıdır. Sapık bir görüştür. İnsanlar Allah'ın haram kıldıklarını helal sayar ve bu yasakları ihlal ederlerse, nesillerinin dejenerasyonuna, toplum düzeninin sarsılmasına neden olurlar. Allah (c.c.) buna izin vermemektedir.
76 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.