Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Düşünce Tarihinde Yenilik Arayışları Kişiler, Fikirler, Akımlar

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt

Recep İhsan Eliaçık

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt Sözleri ve Alıntıları

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt sözleri ve alıntılarını, İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt kitap alıntılarını, İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kıssa olmamasına rağmen; alana içinde çokça hisseler vardır.
Kadı Abdülcebbâr’a göre Mu’tezîle kelâmcı filozof Ma’mer Bin Abbâd Hârûn Reşit zamânında hapse atılmıştı. Maniheist Hind kralı Hârûn Reşit’e bir elçi göndererek dinî tartışma yapması ve gerçeğin anlaşılması için âlim birisini göndermesini ister. Hârûn Reşit de bir Muhaddis’i gönderir. Muhaddis ve Maniheist âlim kralın huzurunda tartışmaya başlarlar. Maniheist, Muhaddis’e “Senin tanrın her şeye kâdir midir?” der. Muhaddis “Evet.” deyince Maniheist, “O halde o kâdir olan tanrın kendisi gibi birini yaratmaya kâdir midir?” diye sorar. Muhaddis ise şöyle der: “Bu sorduğun soru kelâm ilmine girer ve bid’attir. Biz ve arkadaşlarımız bunlarla uğraşmayız.” Bunun üzerine Muhaddis geri gönderilir ve “Müslümanlar, Maniheistlere cevap veremedi, yenildiler.” şeklinde şâyia olur. Hârûn Reşit buna çok bozulur. “Bu dini savunacak kimse yok mudur bu memlekette?” diye söylenmeye başlar. Etrâfındakiler “Var ama onlardan birisi şu an senin hapishanende, sen bu tür münazaraları yasaklamıştın.” derler. O da kim olduğunu söyleyince Ma’mer b. Abbâd kastedilerek, onun tam bu işlerin adamı olduğunu, onu göndermesini söylerler. Hârûn Reşit de hapisten çıkararak Ma’mer’i Hind’e gönderir. Ancak Ma’mer’in geldiğini haber alan sarayın Maniheist âlimleri telaşa kapılırlar ve bir tuzak kurarak yolda gelirken Ma’meri öldürtürler.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Peygamberin mîrâsı kırk yıl devâm edebildi. Mekke derin devleti Emevîler’le birlikte tekrar hortlayarak saltanata dönüldü. O günkü dünyâ Kur’an’ın çağrısını kaldıramamıştı sanki. Dünyânın her yanında tiranlar, imparatorlar, kisralar hüküm sürerken burada meşveret, şura, seçim vs. olamazdı. Doğrusu Peygamberî devrim, bu noktada o günün dünyâsını değiştiremedi. Bilakis o günkü dünyâ, devrimi değiştirdi, öğreti âdeta donduruldu bütün saltanat yılları boyunca... Bu noktada Hz. Peygamber’in mîrâsı resmî saltanat geleneğinden ziyâde ümmetin yürek temizliğinde yaşayıp geldi...
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
“Keyif” ile “akıl” aynı şey değildir. Keyif zemmedilmiş, akıl övülmüştür. Ancak İslâm düşünce târihinde ne yazık ki bu ikisi hep birbirine karıştırılmış, akıl diyenler hep “kafasına göre, keyfince” olmakla ithâm edilmiştir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Bir benzetme yapacak olursak Kûfe ekolünün oluşmasında Hz. Ömer “mimar”, Abdullah bin Mes’ud “mühendis”, Ebû Hanîfe’de “müteahhit” rolü üstlenmişlerdir. İşin planı-programı Hz. Ömer’e, ölçümü-hesabı İbn-i Mes’ud’a, binanın bizzat yapım ve inşâsı ise Ebû Hanîfe’ye âit olmuştur. Târihî gelişmeye baktığımızda oluşumunun bu yönde seyrettiğini görüyoruz.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Mesele çok mühim mesele!
İşte Ebû Hanîfe’nin târihî rolü burada ortaya çıkmaktadır. Sahabe neslinin iyice ortadan kalkmaya başladığı bir dönemin hemen başında, bireyin gücünün ne olabileceğini göstermiş, bu anlayışı üstadlarından devraldığı mîrâs doğrultusunda sistemleştirmiş, gün yüzüne çıkarmıştır. Ebû Hanîfe’nin görüşleri tâkip edildiğinde yenilikçi bir duruşa sâhip olduğu görülecektir. O dâimâ yenilikçi, rakipleri “gelenek, töre, sünnet, eskilerin yolu” adına statükocudur.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Güzel sorular. Soru sormak güzeldir. Soru soruyorum, o zaman varım. ;)
Yirmi beş yıl bekleyip, beş yıl halîfe olan, o da hep iç savaşlarla geçen, nihâyet kendinden kopan farklı düşüncedeki birisi tarafından suikasta kurban giden “Ali’nin dâvâsı” neydi? Hz. Ali, sonraki yıllarda “Ali’yi dâvâ edenler.” gibi kendini mi dâvâ ediyordu? Yoksa peygamberden öğrendiklerini kendince devâm mı ettirmek istiyordu? Hz. Ali veliaht olduğunu mu söylüyordu? Bir kutsal soy ve hânedanlık iddiâsına mı sâhipti? Yirmi beş yıl ilk üç halîfeyi “gâsıp”lıkla mı suçlamıştı?
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
Begoviç'in söylediklerine İkbal ile devam ediyoruz; İkbal'e göre geçen bin yılda medeniyetimiz "tecrübi" ilimlere yönelmemiştir. Yunan düşüncesinin teorik-felsefi ve Hind'in de ruhçu etkisi altında kalmıştır. Oysa alet üretmek için tabiata yönelerek, oradaki ilahi aklı taklit etmek gerekmektedir. Yani biz İkbal'e göre kartalın kanadını tartışırken Batı, kartala bakıp uçak yapmış, sonrada onunla tepemize binmiştir. Bizde "kült" kendini tekrar ederken onlarda "alete" dönüşmüştür. Bunun sebebi Cabiri'ye göre Batı'daki çatışmanın ana ekseninin din-bilim olmasına karşılık bizde siyaset olmasıdır. Batı'da kilise-bilim çatışması olurken bizde Şii-Sunni çatışması oluyordu.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Mu’tezîlî olmasına rağmen tefsirine kayıtsız kalınamamıştır. ;)
Fahr-ı Harizm (Harizm’in gururu) olarak da ismi anılan Zemahşerî, takma ayaklı, koltuk değneğiyle dolaşan ve hayatı boyunca hiç evlenmemiş, kendini ilme adamış kudretli bir ilim adamıdır. Mekke’ye gittiğinde Araplara şöyle seslendiği rivâyet edilir: “Ey Mekke’nin Arapları! gelin atalarınızın dilini benden öğrenin!” Anadili Farsça olan Zemahşerî bir Arap dili ve edebiyatı üstadıdır. Nitekim ünlü tefsiri “Keşşaf” bunun en güzel delili olarak bütün İslâm dünyâsınca kabûl görmüş, Kur’an’ın dil incelikleri, i’caz ve nüktelerini öğrenmek isteyen talebeler yıllarca Keşşaf’ı medreselerde okumuşlar, ellerinden düşürmemişlerdir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Kılıçla net olarak kazanılan da masada kaybedilmiştir.
Burada “Ali’nin yandaşları” denilen olguya biraz yakından bakmak gerekiyor. Hz. Ali’nin taraftarları kimlerdi? Hz. Ali gerçek “adâlet”i ararken taraftarları bundan neden “nemanın artırılmasını” anlıyorlardı? Hz. Ali’nin taraftarlarına bakıldığında bugünkü tâbirle “varoş çocukları” oldukları görülecektir. Sistemden pay alamayanlar, dışlanmışlar, kabilesizler, Kureyş tarafından hor görülen zayıf Araplar, Adnânîler’in ezelî rakibi Gnostik/mitolojik muhayyileye sâhip Kehtâni Arapları, Yemenliler, Mevâli (Arap olmayanlar)... Bütün bu sistemin dışına itilmiş gruplar ve sınıflar Ali’yi bir sembol olarak görmüşler, onun etrâfında toplanmışlardı. Ancak bu gruplar çok çeşitli, dağınık ve bir muhalefet disiplini içinde değildiler. Devletin (Kureyş) zulmünden kaçan herkes Hz. Ali’ye sığınmıştı. Hz. Ali ise hayallerde bir sembol olmasına rağmen bu muhalefeti siyâsî başarıya dönüştüremedi. Çünkü muhalefetin sisteme katılma yolları tıkalıydı. Bunun için tek yol vardı o da kılıç.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Ancak “kader ağlarını örmeye” başlamıştı yine... Önder ölünce ortada kalan hareketi kendini devâm ettirmek zorundaydı. Üstelik bu seferki geleneğin son halkasıydı. Mutlaka devâm etmek zorundaydı. Hem de bozulmadan, sapmadan, kokuşmadan...
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
“Yenilik” kelimesi, Müslüman dindar için “endişe verici” ve “ürkütücü” bir kelime olmaya devâm etmektedir. Fakat bu kelime (tecdîd) Kur’an’da ontolojik olarak geçtiğine (halk-ı cedid) ve Peygamberimizin ağzından bizzat çıktığına göre aslında korkulacak bir şey yoktur. Allah bile evreni sürekli yenilerken, onun üzerinde yaşayan bizler nasıl sabit kalabiliriz? Peygamberimizin ne demek istediğini anlamak zorundayız. Elmalılı’nın dediği gibi bizi bir şeylere yönlendirmek istiyor, bunu anlamaya ve gereğini yerine getirmeye çalışmak neden endişe verici olsun? Anladığım kadarıyla bunun sebebi, İslâm’ın düşmanlarının eline koz verileceği ve şeriâtı değiştirip yıkmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüleceği endişesidir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Medeniyet yükselişlerinin güneşin hareketi istikametinde, Doğu'dan Batı'ya doğru hareket ettiği tarihen sabittir; Çin, Hind, İran, İslam, Avrupa ve Amerika... Şimdi insanlık yeni bir medeniyet kurmak için ya başka bir gezegene gidecek ya da Çin'den başlayarak yeni bir "tura" daha başlayacaktır. Oysa dünyadan çekip gitmek veya kendini tekrar etmek yerine, yeni medeniyetin, bütün insanlık tarihinin hülasasını çıkararak "küresel senteze" ulaşması daha mantıklıdır.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
“Devrimlerin kaderi birbirine benzer.” sözü, başında Peygamberlerin bulunduğu hareketler için de geçerlidir. Büyük değişim hareketleri hep aynı kaderle karşı karşıya kalmaktadır; idealist projeler, imkânsızı başarma, zafer sarhoşluğu, devrim ateşinin soğuması, mîrâs kavgası, öğretinin dejenere olması, değerlerin devâm ettirilememesi, sapma, kokuşma, yürek temizliğinin kaybolması, kendi evlâtlarını yeme, statükolaşma ve değerleri devâm ettirebilmek için yenilik arayışları, değişim atakları vs... Eski-yeni, ilâhî-beşerî kaynaklı her tür insânî hareketler için bu “sosyal yasa” yüzyıllardır işlemektedir...
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
İBN-İ HALDÛN (öl.808/1406)
“Ben Doğu’dayken de Batı’daki felaketleri yaşıyor gibiydim. Sanki varlığın dili sönüş, bitiş ve çöküşü haykırıyordu da ‘Yeryüzünün ve üzerindekilerin vârisi Allah’tır.’ diye cevap geliyordu çağrıya. Durumların tamamen değiştiği, şartların bambaşka olduğu zaman sanki yaratılmışlar kökünden değişir de evren tümüyle bir inkılaba uğrar. Sanki yeni bir yaratılış, yeni bir başlangıç, yepyeni bir evrendir bu!” (“MUKADDİME”)
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Gecesi kadir olanların, Kadir Gecesi mübarek olsun.
Fazlurrahman’ın dediği gibi Hz. Peygamber Hira’da acılar çekiyor, var oluş sancıları içinde kıvranıyordu. Allah bu acıya karşılık vahyini gönderdi. Aynı acılar ve sancılar yaşandıkça yüce Allah bunu karşılıksız bırakmayacak, Peygamber göndermek şeklinde olmasa bile âyette geçtiği gibi “nûr’unu” tamamlayacak, vaadi tahakkuk edecektir. Çünkü O’nun vaadi haktır, sünneti değişmezdir. Sebeblere tevessül bizden, tahakkuku Allah’tandır.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.