Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Düşünce Tarihinde Yenilik Arayışları Kişiler, Fikirler, Akımlar

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt

Recep İhsan Eliaçık

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt Gönderileri

İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt kitaplarını, İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt sözleri ve alıntılarını, İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt yazarlarını, İslam'ın Yenilikçileri 1. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün ilim erbâbının elinde yayımlanmış olarak bulunan en önemli eserleri el-Hass alâ Taallüm el-Felsefe (Felsefe öğrenmeye teşvik) ve Fi’l-Felsefe el-Ûla (İlk Felsefe üzerine) adlı eserleridir. Bunlardan özellikle Fi’l-Felsefe el-Ûla onun başyapıtı sayılmaktadır. Kındî’ye âit araştırmaların çoğu sonradan bulunan bu eserlere dayandırılıyor. “Araplar’ın filozofu” olarak övünülmesine rağmen Arap ve İslâm Âleminde değil de Batı Âleminde eserlerine ilgi gösterilmesi ve Batılılar tarafından bulunup ortaya çıkarılması ve yayımlanması İslâm dünyâsı açısından utanılacak bir durum olsa gerektir!
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Bağımsız bir filozof; Kındî
Ebû Yusuf Ya’kup b. Îshak el-Kındî, kimi Batılı oryantalistlerce “ilk İslâm filozofu” olarak takdim edilmektedir. Kındî’den önce İslâm düşüncesinde felsefenin izini bulmanın mümkün olmadığını söyleyen bu yazarlar, Yunan düşüncesinin etkisinin Kındî’nin çevirileriyle başladığına bakarak bu kanaate varmaktadırlar. 260/863 yılında vefât eden Kındî’nin Yunan düşüncesinin tercümesinde ve İslâm düşüncesinin yeniden kurulmasında önemli bir etkiye sâhip olduğu doğrudur. Ancak felsefî düşüncenin Kındî ile başladığını iddiâ etmek son derece yanlış bir varsayımdır. “Müslümanlara felsefî düşünce bizden geçti.” iddiâsına temel olması için genellikle felsefî düşünce Kındî ile başlatılmaktadır. Halbûki İslâm düşüncesi ondan önce Mu’tezîle kelâmı olarak meşhur olan müthiş bir aklî tefekkür geleneğini zâten başlatmış ve bağrından Allâf, Nazzâm, Cahiz vb. büyük filozofları çıkarmıştır. Bu açıdan Kındî ilk İslâm filozofu olarak kabûl edilemez. Kındî olsa olsa zâten devâm etmekte olan aklî tefekkür faaliyetinin daha felsefîleşmiş bir sîmâsı olarak kabûl edilebilir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
Mu’tezîlî olmasına rağmen tefsirine kayıtsız kalınamamıştır. ;)
Fahr-ı Harizm (Harizm’in gururu) olarak da ismi anılan Zemahşerî, takma ayaklı, koltuk değneğiyle dolaşan ve hayatı boyunca hiç evlenmemiş, kendini ilme adamış kudretli bir ilim adamıdır. Mekke’ye gittiğinde Araplara şöyle seslendiği rivâyet edilir: “Ey Mekke’nin Arapları! gelin atalarınızın dilini benden öğrenin!” Anadili Farsça olan Zemahşerî bir Arap dili ve edebiyatı üstadıdır. Nitekim ünlü tefsiri “Keşşaf” bunun en güzel delili olarak bütün İslâm dünyâsınca kabûl görmüş, Kur’an’ın dil incelikleri, i’caz ve nüktelerini öğrenmek isteyen talebeler yıllarca Keşşaf’ı medreselerde okumuşlar, ellerinden düşürmemişlerdir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Hatta denilebilir ki Mu’tezîle ekolü özellikle Moğol istilâsından sonra her ne kadar isim olarak yaşamasa da fikirleri ve etkileri diğer akılcı akımların dimağında hep devâm etmiştir. Nitekim Osmanlı’nın son Şeyhu’l-İslâm’ı Mustafa Sabri Efendi, Mâturîdîliği esâsında gizli Mu’tezîle olmakla ithâm ederek terk etmiştir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
İBN-İ HALDÛN (öl.808/1406)
“Ben Doğu’dayken de Batı’daki felaketleri yaşıyor gibiydim. Sanki varlığın dili sönüş, bitiş ve çöküşü haykırıyordu da ‘Yeryüzünün ve üzerindekilerin vârisi Allah’tır.’ diye cevap geliyordu çağrıya. Durumların tamamen değiştiği, şartların bambaşka olduğu zaman sanki yaratılmışlar kökünden değişir de evren tümüyle bir inkılaba uğrar. Sanki yeni bir yaratılış, yeni bir başlangıç, yepyeni bir evrendir bu!” (“MUKADDİME”)
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Kitabın yazıldığı yıllardan sonra bu konu oldukça gündem oldu.
Cahiz’in değişik hayvan türleri üzerinde incelemeler yaptığı, hayvanların organlarını keserek deneye tâbi tuttuğu, onlara zehir içirerek vücut üzerindeki etkilerini gözlemlediği rivâyet edilmektedir. Zâten onun en büyük eseri el-Kitabu’l-Heyevan’dır. (Hayvan türleri üzerine araştırmalar.) Cahiz’in deney ve gözlemciliğiyle 750 yıl sonrasının Bacon’unu çağrıştırdığı gibi hayvan türlerinin evrimi ile ilgili görüşleri de Darwin’in “Türlerin Kökeni” kitabını hatırlatmaktadır. Zâten Cahiz’le birlikte İbn-i Miskeveyh, İhvân-ı Safâ grubu, Molla Sadra, Mevlânâ gibi kimi sîmâların Âlem görüşlerinin evrimci olduğu biliniyor. Ancak bunların Darwin’in savunduğu evrimden farklı tarafı, işi götürüp Allah’a bağlamalarıdır. Doğrusu, yaratılış-evrim sentezi son derece çarpıcı bir Âlem görüşünün ortaya çıkmasına vesile olması bakımından araştırmaya değer bir konudur...
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
Osmanlı’da kavramsal olarak Allah’ın yeryüzündeki gölgesi gibiye kadar...
İslâm Âlimleri dâimâ halîfe/imâm fenomenini Allah/Tanrı kavramıyla birlikte düşünmüşlerdir. Zihinlerindeki Allah-Âlem ilişkisini Sultan-Teb’a ikilisine giydirmişlerdir. Bu konuda Câbirî’nin yorumu son derece yerindedir: “İslâm, Allah ile başka herhangi bir şey arasındaki her türlü benzerliği tamamen reddetmeye dayalı olmasına rağmen, Hz. Peygamber kendisinin öteki insanlarla (vahyolunmak dışında) bir farkının bulunmadığını defâlarca vurgulamasına rağmen, Râşit Halîfeler kendilerini Peygamberin Kur’an ve Sünnet’e bağlı halîfeleri olduğunu söylemelerine rağmen, Emevî halîfelerinin her ne kadar Halîfetullah tâbirini kullansalar ve kader doktriniyle siyâsî meşrûluk iddiâ etseler de iktidârlarının dünyevîliğini vurgulamalarına rağmen, Allah ile Sultan arasındaki benzerliğe yönelişin, Abbâsîler döneminde sâdece İsmâiliye gibi imâmet mitolojisini savunanlar da değil, Mu’tezîle ve Eş’arîler gibi bizzat Ehl-i Sünnet’te de dinî ve siyâsî muhayyileye hâkim olduğunu görüyoruz...” Câbirî’nin bu analizlerinden sonra imâmet mitolojisi ve sultanlık ideolojisi dediği Şiî İmâmet ve Sünnî Hilâfet anlayışının, sonuç itibâriyle monarşiyi aşamadıklarını, oysa çağdaş İslâm aklının bunları aşması gerektiğini söylemesi doğru, çarpıcı ve cesur bir tespit olması bakımından takdîre şayandır.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
AMR İBN BAHR EL-CAHİZ (öl. 255/869)
Cahiz’in Allâf gibi uzun ömürlü bir hayat sürdüğünü görüyoruz. 95 yaşında vefât eden Cahiz geçimini yazdığı kitaplarla temin eden, patlak gözlü, ince boylu, kalın dudaklı, kısa boylu, şâir, edip, mizahçı, neşeli, nüktedan, zeki, cedelci karakteriyle dikkat çeken velud bir yazardı. Çocuklara gösterildiğinde korkulacak kadar çirkin olduğu söylenen Cahiz ilginçtir çocuk terbiyesi üzerine kitap yazan ender kişilerden birisidir. Cahiz, yazarlığıyla ünlenmiş bir kişilik olarak İslâm dünyâsında en çok kitap yazan kişi ünvanıyla anılmaktadır. Büyük nesir ustası olarak târihe geçmiştir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Emevîler, ekonomi, Fars ve Horasân halkı. Duygusallık :) ve ırkçılık...
“Yeni Müslüman olan Mevâli Arapça bilmedikleri için îmânlarında mâzurdurlar. Onların dil ile ikrar ve kalb ile tasdikleri îmân için yeterlidir. Bu sebeple îmânları yetersiz bulunmamalı ve üzerlerindeki cizye vergisi kaldırılmalıdır. Onlar mecbûriyet (cebr) içerisindedirler. İmânları hakkında yargıda bulunmak yerine sonucu Allah’a havâle etmek (irca) gerekir...” Cehm Bin Saffan (Öl.128/745)
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Ma’mer’in “Maani” teorisinin Eflâtûn’un “İde” teorisine benzediği söylense de ona uyduğu pek söylenemez. Ma’mer’in maanisi daha çok Newton’un, Einstein’in ve Heisinberg’in nesnelerin hareket yasalarını çözümleyen fizik teorilerine benzemektedir. Çünkü Ma’mer “Nesnenin neden hareket ettiği” üzerinde kafa yoruyor ve nesnelerin içinde var olan bir “Maani” (anlam) sebebiyle hareketlendiklerini anlatmaya çalışıyor. Ancak bu maani’nin ne olduğu ve nasıl formüle edilebileceğini söyleyemiyordu. Bu haliyle Ma’mer’in tabiî fiil dediği şey Galileo’nun hareketin birinci yasası dediği “Dış güçlerin etkisine tâbi olmayan nesnelerin iç kuvvetleriyle hareketlenmesi” görüşünün aynısıdır. Newton buna ikinci bir yasa ekleyerek “Bir nesnenin hareketlenmesi, o nesne üzerindeki kuvvetin nesnenin kütlesiyle bölünmesine eşittir.” görüşünü ileri sürdü. Buna Matematikte F=m.a formülü denmektedir. Newton daha sonra bu iki yasaya üçüncü bir yasa daha ekledi; her güç için eşit ve karşıt reaksiyon vardır. Dördüncü olarak da buna evrensel çekim yasasını ekledi ve böylece Newton’un fizik yasaları denen dört ünlü fizik kânûnu ortaya çıkmış oldu. Allâf, Nazzâm ve Ma’mer, fizik teorileriyle Newton, Einstein ve Heisenberg’e benzemektedirler. Kafa yordukları şey atom, cisim, hareket, nesnelerin hızlanması, dinamik, zıtlıklar vs. gibi konulardır.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Reklam
Cahiz’in yaşadığı çağ (776-868) Abbâsiler sonrası en parlak dönem olup, Müslüman aklın tabiata yöneldiği, felsefî düzlemde sonuçlar ürettiği yıllardı. Özellikle Cahiz’le birlikte bir başka deney ve gözlemci Câbir bin Hayyân aynı tarzı devâm ettirenler arasında yer alıyordu.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Cahiz ve İslâm’ın aydınlık çağının temellerinden bir kesit.
Tevhîd ve Adâlet Ekolü içinde Bişr bin Mu’temir’in yönelişi Eş’arî’yi, Semâme bin Eş’as’ın yönelişi Fârâbî ve İbn-i Sînâ’yı haber veriyorsa, Cahiz’in yönelişi de Harizmî’yi, Birûnî’yi haber vermektedir. Eş’arî Mu’tezîle’nin akılcı metodunu geleneği savunmak için devâm ettirmiştir. Fârâbî, İbn-i Sînâ gibileri bu akılcılıktan felsefî bir düşünüş sistemi çıkarmışlar, Harizmî, Birûnî, Mesûdî, Râzî gibileri de akılcılığı felsefenin düşünce düzeyinde kalan tarzını deney ve gözleme dönüştürerek bilim ekolünün doğmasında kullanmışlardır. Müslüman akıl Mu’tezîle ile “savunma ve ispat”, Eş’arî’yle “tepki”, Felasife ile “teorik”, Bilimcilerle de “pratik” ürünlerini vermiştir. İşte Cahiz, Müslüman aklın felsefî kelâmdan bilimciliğe evrildiği dönemin sınırında duran kişilerin en önemlisidir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Kılıçla net olarak kazanılan da masada kaybedilmiştir.
Burada “Ali’nin yandaşları” denilen olguya biraz yakından bakmak gerekiyor. Hz. Ali’nin taraftarları kimlerdi? Hz. Ali gerçek “adâlet”i ararken taraftarları bundan neden “nemanın artırılmasını” anlıyorlardı? Hz. Ali’nin taraftarlarına bakıldığında bugünkü tâbirle “varoş çocukları” oldukları görülecektir. Sistemden pay alamayanlar, dışlanmışlar, kabilesizler, Kureyş tarafından hor görülen zayıf Araplar, Adnânîler’in ezelî rakibi Gnostik/mitolojik muhayyileye sâhip Kehtâni Arapları, Yemenliler, Mevâli (Arap olmayanlar)... Bütün bu sistemin dışına itilmiş gruplar ve sınıflar Ali’yi bir sembol olarak görmüşler, onun etrâfında toplanmışlardı. Ancak bu gruplar çok çeşitli, dağınık ve bir muhalefet disiplini içinde değildiler. Devletin (Kureyş) zulmünden kaçan herkes Hz. Ali’ye sığınmıştı. Hz. Ali ise hayallerde bir sembol olmasına rağmen bu muhalefeti siyâsî başarıya dönüştüremedi. Çünkü muhalefetin sisteme katılma yolları tıkalıydı. Bunun için tek yol vardı o da kılıç.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Feridüddin Attar’ın şiirinde dediği gibi: “Neden O’nun zâtını kavramaya kalkıştın? Neden kendini zorlayıp hududu aştın? Sen ki zerrenin özünü bile anlayamazken, O’nun zâtını bilmediğini iddiâya neden kalkıştın?”
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Öyle bir Bir’dir ki, sayılamaz! Tevhîd ve tenzih anlamında Sniper bir mısra!
“O’dur ki akıl onu bilemez Ezelîdir, ebedîdir, ne bilinir, ne tahayyül edilir. Öyle bir Bir’dir ki, sayılamaz sâdece her şeyden münezzeh Varlık’tır.”
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.