Şüphesiz okurlarım , benim bir de alim tarafım olduğunu bilmezler. Senelerden beri büyük bir tevazula bunu gizlemiştim. Bununla beraber açıkgöz okurların , yazılarımız arasındaki gizli ilmi hakikatleri çakmış olduklarını sanırım.
Bakkallıkta kazık yedikten , muhasebecilikten koğulduktan , ressamlıktan atıldıktan sonra , gazetecilik yaparken cezaevlerinde yazdığım romanları bastırarak para kazanmaya karar vermiştim. Romanlarım yayınlanır yayınlanmaz Nobel edebiyat mükafatını kazanacağıma emindim. İşte bu emniyetle , ondokuz romanımdan en küçüğü ikibin sahifelik '' Bir Salağın İtirafları '' adlı romanımı çantama koyup bir kitapçıya gittim. Kitapçı belki bir senedir dükkanına müşteri uğramamış olacak ki ağına sinek düşmüş örümcek gibi ellerini oğuşturarak yanıma geldi. Uzun önsöze lüzum görmeden.
- Bir romanım var , basar mısınız? dedim.
İki adım geriye çekildi.
- Fakat , dedim , öyle bildiğiniz romanlardan değil.
Kitapçı iki adım daha geri çekildi.
- Ben , dedim , değişik aralarla sekiz yıl hapiste yattım.
Kitapçının gözleri büyüdü , eli kasasına gitti :
- Yok , dedim , öyle kötü bir suçtan değil , meslek icabı gazeteciyim de...
'' Sevgili öğrencilerim!
Herşeyin başı ilimdir.Kendinizi ilme veriniz. Bir çoğunuzun ağzının suyunu akıtan başarılara eriştimse bu ilme hizmetle olmuştur. Başarının on şartı vardır. Dokuzu ilimdir. Onuncusu yine ilimdir. ''